Karanlık ile tanıştım. Kendisi sessiz biri. Oturduk, konuşuyoruz. Tabi, daha çok ben konuşuyor, o ise dinliyordu.
...
Karanlık ile dost oldum, fakat benim de takatim yok konuşmaya artık, sustum. Galiba büründüğü sessizlik beni de alıkoydu...
Senin de yanında olduğu zaman fani hayatına çiçek eken, bir anda kaybolunca ektiğini biçen biri oldu mu?
Senin de sabahların bir bahane olup gecelerin haram olduğu günlerin oldu mu?
Peki senin de hala benim kapısından ayrılmadığım kalbinin özlediği saatleri oldu mu?
Sahi bilemiyorum, ne zamandır soruyorum kendime yoksa vakit doldu mu?
Lakin biliyorum kızıyorsun bana,
Yüzün, sancılarımı arttırıyor...
Gidiyorum, oldu mu?
İçimde yapmak istediklerim ve sorumluluklarımın arasında olan bir savaşta gidip geliyorum...
Kim kazanır bilmem veya ben kimin tarafındayım, onu da bilmem...
Bildiğim tek şey, iki duvar arasında sıkışıp kalmamdır...
Pencereden sanki seninleymişiz gibi kar yağışını izlemeyi özledim.
Sensiz bir eylül daha geçti ve ben yine seninleymişiz gibi devam ettim.
İçimde sonu bulunmayan senli kelimeler sancılar veriyor.
Gözler aydınlık içindeyken gönülde karalanmalar meydana geliyor.
Gittikçe uzak oluyor en çok yakınım dediğim duygu,
Muğlak bir bataklık.
Sonra nazikçe Kitty'yi kolundan tuttu.
"Biliyorsunuz, sevgili yavrum. İnsan işte, eğlencede, dünyada ya da manastırda değil; ancak ruhunda huzur bulabilir."