Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.7
Geç kaldım okumakla. Geç olsun güç olmasın diyelim.
Evet romantizmin simgesi sevgili Ay dedemiz.. .Kimimiz için sadece romantik geceleri simgeler Ay ve ışığı. Görevi o kadardır.
Hiç bana göre değil bu romantiklik havaları. O yüzden kitaptaki bilimsel kuramlar ,Ay'In hareketlerinin insan psikolojisi üzerine etkisi yahut doğa olaylarına sebebiyet verdiği düşüncesi beni etkileyen durumlar oldu. Hem de yüzyıllar öncesinden…
O klasik cümleyi söyleyeceğim ama Jules Verne gerçek bilim kurgunun duhayeni tartışmasız. Yıllar yıllar önceki hayal gücü ile ortaya çıkan eserler gerçekten parmak ısırtan cinsten.
Kitabın ilk sayfalarında. çok fazla teknik terim,bilimsel bulgular ve durağanlık yaşayabilir hatta zaman zaman sıkılabilirsiniz ama bu çok normal değil mi?
Sonuçta farklı bir şehri ziyarete değil , Ay a yolculuk planlanıyor.Hem de yıllar yıllar önceden. Bu sebeple başarılı bir ön hazırlık durumunu net ve akıcı bir üslup ile yansıtmış sevgili Verne. Kitap yazıldığı yıllar baz alındığında, bilimsel meseleleri tartışmak, tartışmaya açmak ve varsaymak adına da eşsiz bana göre. Zira 2020 de tartışma şöyle dursun, kendi düşüncesini karşı tarafa dikte etmeye çalışmak tek amaç.
Tekrarlıyorum sürekli ama kitapları okurken ve eleştirirken yazıldığı dönemi bir ayraç gibi karşımızda tutmakta fayda var. Okuyun . Ne denilebilir ki başka??
Unuttukları bir şey var !!!
Öncelikle bu incelemeyi yazmadan önce Tuğçe Tatari'nin neden bu kitabı yazmak istediğini açıklayayım.Tuğçe Tatari" Aslında bu kitabı sizlerden uzaklarda dile gelenlerden de haberdar
olmanız, biraz da başka taraftan bakabilmeniz amacıyla
yazdım.Gelelim benim yolculuğuma. Biliyorum ki benim gibi milyonlar var.Öğretilenler üzerinden görüşleri şekillenmiş, öğretilenlerin dışına çıkabilecek fırsatı yakalayamamış birçok insan var.Algılarıyla oynanmış ve kanaatlerini ona göre belirlemiş milyonlar.Aslında hepimize ne çok şey dikte ettiriliyor, çoğu zaman farkına bile varamıyoruz bunun.Bilmediğimiz, görmediğimiz, dokunmadığımız, solumadığımız hayatlarla ilgili nasıl da ahkâm kesebiliyoruz hepimiz.
Ne büyük fikirlerimiz, ne zehirli sözcülerimiz var eleştirmek,
beğenmemek veya yok saymak için. Bir savaşı izliyoruz yıllardır. Can yakan, korkutan, ağlatan..." Kısaca kürt sorununu araştıran bir gazeteci.Röpörtajlar , millet vekilleriyle görüşerek,hapishanedeki mahkumlarlara ulaşarak ,bir şekilde konuşarak onların yönündende bize sunmuş durumda.
Aslında kitabın hepsi tek soruya cevap buluyor .
1) 'Türk halkının büyük bir bölümü terörist diyor, Kürt
halkı ise devrimci. Devrimci mücadele ve terörist eylem
arasındaki fark nedir?'
2) Kürtler;yasa, kendilerine ait ayrıcalıklar istemiyor asimile olmaktan rahatsız, buna çözüm yolu arıyorlar.
Ki çözüm yolu ararken doğdukları topraklardan mahrum kalabiliyorlar çözüm olarakta “Bir daha cezaevinde yatamazdım,
kaçtım!” tarzında hitaplar oluyor #95997830
Ama unuttukları bir şey var “Kürt dedeler ve Türk dedeler aynı mevzide şehit düştüler”.
Hoş Kalın :)
Kitapta 3 farklı öykü yer alıyor. Bunların birisi kitaba ismini veren Lyon'da düğün, bir diğeri İki yalnız insan ve son olarak Wondrak isimli öykü. Bu öykülerde savaşın habitatı, insanların birbirlerinin görüntüleri ile alay edişi ve devletin zorla dikte ettiği şeylere karşı bir baş kaldırı var. İlk iki öyküyü sevsem de son öykü, kitaptaki en uzun hikaye ve beğenmediğim tek öyküydü diyebilirim.
En Hakiki Mürşit
Dünya’nın düz olduğunu savunan ve sesini medya sayesinde
gittikçe daha fazla duyuran bir kesim var, belki duymuşsunuz-
dur. Oysa basit bir meteoroloji balonu ve kamera yardımıyla
dünyanın küre şeklinde olduğunu kendiniz de görebilirsiniz.
Hatta kardeş yayınımız chip.com.tr, 4 sene önce Nokia Lumia
telefonların dayanıklılığını ölçmek için uzaya
Popular Science Türkiye - Sayı 70Popular Science Türkiye Dergisi · Doğan Burda Dergi Yayınları · 201858 okunma
Damızlık Kızın Öyküsünü sanırım yanlış bir zamanda okudum. Ruh halime derman olmaktan uzaktı. Okuyanlar ya da okuyacak olanlar yalnızca bir distopya diyebilirsiniz. Evet, doğru. Fakat Damızlık Kızın öyküsü karabasan gibi bir gelecek atmosferinin gölgesinde geçen tam bir sosyal kehanet kitabıydı bana göre.
Neyin iyi ve makbul olduğuna karar veren, toplumu buna uygun şekilde dizayn eden ve bunun içinde dini dikte etmekten çekinmeyen sistem üzerine kurulu bir düzen vardır. Hatta buradan aile, din ve toplum eleştirisine de yönelir yazar. Yalnızca feminist distopya olarak adlandırmak bu kitap için biraz yetersiz bir sınırlama ve haksızlık olacaktır. Oldukça düşündüren ve sorgulatan bir romandı.
Tarık Tufan'dan okuduğum ilk eser oldu. Yazar hakkında daha önceden bir fikrim ve bilgim yoktu. Kitabı bitirdikten sonra birçok incelemesini okudum ve 1000kitapta beni epey şaşırtan yorumlarla karşılaştım. Yazar hakkında bir şey bilmeden başladığım bu kitapta, bahsedilen belli bir kesimi etkileme amacı gibi hissiyatlara kapılmadım. İnsanlar, yazarların kendi fikirlerini ve görüşlerini kitaplara aktarmasını ve bunu okuyucuya dikte etmeden yapmasını çok farklı yönlere çekmişler bana kalırsa. Çevreden duyduğunuz önyargılar yüzünden yanlış düşüncelere savrulmuş olabilirsiniz ve kitabı bu yargılarla okumuş olabilirsiniz.
Benim fikirlerime gelecek olursak, yazarı çok içten ve samimi buldum. O kısa ama etkili cümleleriyle verdiği hissiyat, damağımda güzel bir tatlı yemişim gibi bir etki bıraktı ve bu bir süre geçmedi. Anlattığı şeyleri bu kadar iyi biliyor ve anlıyor olmak Türk yazar okumanın en sevdiğim yanlarından biri. Yazdıkları ortak acılarımız ve sık sık şahit olduğumuz durumlar. Bu kitabı okurken sanki bir günce okuyormuş gibi hissettim, sanki Tarık Tufan o gün bir olay yaşamış, bir film seyretmiş de eve gittiği gibi defterini açıp içini dökmüş gibi. Kendimin de ara ara bunu yapmasından dolayı sanırım yazara epey yakın hissettirdi beni bu. O kadar çok altını çizdiğim cümleler oldu ki, keşke hepsini paylaşabilsem. Yazarın diğer kitaplarını da merak ediyor ve en kısa zamanda okumak istiyorum. Özellikle romanına düşüncelerini ve kişileri nasıl yansıtıcağını epey merak ettim.
Feniçka, “yaşamını aynı bir erkek gibi kendi düzenleyen ve kendi denetiminde tutan (s.61)”, bireysel farkındalığına ulaşmış, toplumun dayattığı kalıplara başkaldırmış, kendinden ve yaptıklarından emin bir kadının, erkek anlatıcı gözünden anlatılan hikayesi.
Eğitimin, kadın hayatı için ne kadar etkili ve gerekli olduğunun hikayesi Feniçka.
27 Mayıs 1960 darbesi sonrasından ölümüne kadar Türkiye siyasetine damga vurmuş , ateşli bir albayın anılarıdır.
Kemalist doktrinden vazgeçmemiş , 27 Mayıs 'ın amacına ulaşmadığını düşünen, İsmet İnönü düşmanı olan bu albayın dramatik sonuna kadar olan Türkiye'nin hali ise daha dramatiktir.
Aynı protokollere imza koyan generallerin, ihtilal arkadaşlarının, eski dostlarının sürekli onu sattığı konusundaki serzenişleri, ağlar vaziyette kini anılarına yansımıştır.
Sürekli olarak tarihlere dikkat edilmesi gerektiği dikte ederek, ileri görüşlülüğünü ön plana çıkarmıştır ki haklıdır da.. Hakikaten dediği her şey çıkmıştır.
Cumhuriyet Tarihi'nin iyi öğrenilmesi bakımından , anılarını yazanların hatıratları okunmalıdır. Çünkü o zaman ,bu zamanı yansıtmaktadır.
Herkes bir DAVA'nın peşinde...
!! SPOİLER YOKTUR !!
Her okuyan kitaptan farklı düşünceler çıkarabilir. Kitapta sürekli bir örgütten, bir topluluktan bahsediyor. Bu topluluğun ne olduğu konusunda en ufak bir ipucu vermiyor. Sadece baskıcı ve kaçınılmaz olduğu gerçeğinden bahsediyor. Okuyucu kendisinin örgütü nitelendirmesi gerektiğini dikte ediyor Kafka. Bu topluluk din , devlet veya otoriter herhangi bir güç olabilir. Kitap bana kalırsa insanın ne kadar aciz bir varlık olduğuna vurgu yapıyor.
Okumaktan kesinlikle keyif aldığım ve farklı bir deneyim sunan bir kitap oldu. Okunmasını tavsiye ederim
İtiraflar
Bu incelemeyi tam da bu kitabı okuyup sigarayı bıraktıktan bir yıl sonra yazmaktayım. Öncelikle sigarayı sadece bu kitapla bırakmamış olup aynı dönem içerisinde Champix adlı ilacı da kullandığımı belirtmem gerekir.
Kişisel gelişim veya her ne deniyorsa bu türe karşı hep önyargılı durdum ve bu kitabı okurken de aynı önyargıyla okuyup kitabı bitirene kadar azaplar çektiğimi tüm samimiyetimle söyleyebilirim lakin kitabın da son derece işe yaradığını da tüm doğruluğuyla itiraf etmem gerekir.
Kitap neredeyse başında sonuna kadar inanılmaz bir yöntem sayesinde hiç zorlanmadan sigarayı bırakacağımızı bize dikte etmesine rağmen, kitapta böyle bir yöntemin olmaması sinirimi bozsa da sanırım kitabın yöntemi buydu. Peki 225 sayfa boyunca kitap ne anlatıyordu derseniz de aslında hepimizin bildiği sigaranın kötü yanlarını anlatıyordu ama bunu anlatırken o kadar etkili ve aslında kendimize bir türlü itiraf etmediğimiz düşünmekten kaçındığımız şeyleri düşünmek zorunda bırakarak anlatıyor ki sigarayı bıraktığınız ilk dönemlerde canınız sigara içmek istediğinizde aklınıza direk bu şeyler net olarak gelmese de o sigara içme isteğinin gereksiz bir istek olduğunu hatırlatıyor. Yani kısacası kitabı sevmesem de kesinlikle etkili ve yararlı buldum ve bunca yıllık sigara bağımlılığımı bitirmeme en ufak katkısı olsa bile sonsuz teşekkürlerimi sunarım...
