Bana bu dünyanın hakikaten suratına tükürülmeye bile değmez olduğunu ve bu dünyada suratına tükürülecek bir tek ama bir tek insan bile bulunmadığını sağlam bir şekilde ispat ettin.
Bir bakıma Parti'nin dünya görüşü, en iyi idraksız insanların üzerine oturuyordu. Gerçeğin en fahiş çarpıtmalarını kabullenebiliyorlardı, çünkü onlardan istenen şeyin büyüklüğünün asla farkına varamıyorlardı ve kamuoyu önündeki olaylarla neler olduğunu anlayacak kadar ilgilenmiyorlardı. Anlamayarak, akıl sağlıklarını koruyorlardı. Her şeyi yutuyorlar ve yuttuklarından bir zarar görmüyorlardı, çünkü mısır tanesinin kuşun içinden sindirilmeden çıkması gibi geride hiçbir kalıntı kalmıyordu.
Merhaba,
Livaneli'nin kitabını her zamanki hayranlıkla bitirmiş olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Kitabın dili son derece yalın ve akıcı. Alışılagelmiş türde roman tarzında değil zaten. Konstantiniyye Oteli'ni okuyanlar hatırlayacaktır, 'Edebi ve Ebedi Gölgeler' bölümünde bazı şair ve yazarlara atıfta bulunuluyordu. Bu kitapta o gece Atatürk, Fatih Sultan Mehmed, Halide Edip, Yahya Kemal, Reşat Nuri, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, Kemal Tahir, Orhan Kemal, Orhan Veli, Yaşar Kemal, Atilla İlhan, Cemal Süreya, Ece Ayhan ve Ülkü Tamer'in gölgelerinin sohbet ettiğini düşünün. Üstelik zaman zaman sahiplerinin gıyabında.
Bir nefeste okunabilir bir kitap. Ancak bittiği zaman adı geçen tüm şair ve yazarları o masada bırakıp eve dönmek zorunda kalmış gibi hissettiriyor. :)
Keyifli okumalar!
GölgelerZülfü Livaneli · Doğan Kitap · 20183,909 okunma
... "önce kelime vardı" diye başlıyor Yohanna’ya göre İncil. Kelimeden önce de yalnızlık vardı ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnızlık. Kelimenin bittiği yerde başladı, kelime söylenemeden önce başladı. Kelimeler yalnızlığı unutturdu ve yalnızlık, kelimeyle birlikte yaşadı insanın içinde. Kelimeler yalnızlığı anlattı ve yalnızlığın içinde eriyip kayboldu. Yalnız kelimeler acıyı dindirdi ve kelimeler insanın aklına geldikçe yalnızlık büyüdü, dayanılmaz oldu.