Solaris etkisiyle yazarın bu kitabına yöneldim . İkinci Dünya Savaşı yıllarında ülkesi Naziler tarafından işgal edilen bir doktorun yolu Dönüşüm Hastanesine düşer. Bu hastanede kimler ve neler yok ki Nazilerden kaçmak için deliliğe sığınanlar, delirmenin eşiğinde gelgitler yaşayan şairler, papazlar, dini felsefi sohbetler... Naziler, üstün, ari ırk saplantısıyla aklı başında olmayanları yaşamaya layık görmedikleri için hasta avına çıkarlar. Başlarında Nazi bir doktor vardır, öldürmeyi ve ölümü savunan... Hastane müdürü olan doktorsa doktorluk bilinciyle yaşamı savunur:" Eğer bana kaçıkların yararsız olduklarını söylerlerse iki kaçık Almanın Bleuler ile Moebius 'un eserlerini ileri sürecektim.Eğer tedavisi mümkün olmayanları kendilerine vermemi isterlerse tıp biliminde" umutsuz vaka" diye bir şey olmadığını anlatacaktım. " düşüncesini taşır. Oysa Nazileri durduracak hiçbir insani durum ve düşünce gücü yoktur. Naziler gelmeden önce bazı doktorlar, doktor olmanın bilinciyle hastalarını kurtarmaya çalışırlar. Kimilerini ormana gönderirler, kimilerini odaya saklarlar, kimilerine doktor önlüğü giydirirler. Dışarda kötülükle birleşmiş bir delilik elini kolunu sallayarak gezerken hastanede mahkumiyet içinde yaşayan akıl hastalarının yaşam hakkını canı pahasına savunan doktorların insani çabası dokunaklıydı, okumaya değer...