Ben bir Ayten'dir tutturmuşum oh ne iyi
Ayten'li içkiler içip sarhoş oluyorum ne güzel
Hoşuma gitmiyorsa rengi denizlerin
Biraz Ayten sürüyorum güzelleşiyor
Şarkılar söylüyorum
Şiirler yazıyorum Ayten üstüne
Saatim her zaman Ayten'e beş var
Ya da Ayten'i beş geçiyor
Ne yana baksam gördüğüm o
Gözümü yumsam aklımdan Ayten geçiyor
Ahmet Selçuk İnan
Benim yaşımda yalnız yaşamanın ne olduğunu bilemezsiniz. Akşamüstü, evde, ateşin karşısında, yalnızlık, o vakit bana öyle gelir ki ve yeryüzünde yapayalnız, meçhul şeyler, belirsiz tehlikelerle çevrili, müthiş surette yalnız ve tanımadığım komşumdan beni ayıran duvar, penceremden gördüğüm yıldızlar kadar onu benden uzaklaştırır. Beni humma ile karışık derin bir korku sarar ve duvarların sükutu beni dehşete düşürür. İçinde yalnız yaşanan odaların sessizliği ne kadar derindir ve ne kadar korkunç! Bu yalnız vücudun değil, ruhun etrafını da çeviren bir sükuttur ve mobilyalardan biri çıtırlayacak olsa, insan iliklerine kadar titrer;çünkü bu ıssız odada hiçbir gürültü memul(tasarlanan, umulan) değildir.
Zeki Kayahan Coşkun'un öte bir yazısı.Evet hakikaten bu zamanın ötesinde.Son kısım Issız Adam'dan alıntı.
acının dağlandığı anlar vardır…
aramaya gerek yok, o gelir bulur…
beraber gidilen bir lokantanın kapanması bile üzüntüdür…
veyahut lokantanın yerine dükkânı çiçekçinin tutması…
gözyaşından çorba olmaz ama…
dilin, damağın yanar
"Hayatın çeşitli güçlüklerine karşı üç şey hediye edilmiştir; ümit, uyku ve gülmek." demişti Kant. Bir yerlerde bir şeyleri ümit etmeye, kaç yaşında olursak olalım uyursak geçeceğine inanmaya ve her ne yaşarsak yaşayalım, mağrur gülümsemeye devam edeceğiz. Etmeliyiz çünkü. Daima.