Sus, kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aydım yarı gecede
Yeşil bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil.
En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?
Benim gibi peygamberin ölümünden birkaç nesil geçtikten sonra onun sözlerine mümkün olan en kısa yolla ulaşmak için yapılan çalışmaları, gösterilen insanüstü çabayı merak edenlere hitap edecek bir kitap. Bkz:Ali isnad
Kitabın kapağında post-modern bir anlatı sunulduğu yazıyor. Ben böyle bir eserin diline daha tasavvufi bir renk yansıtılarak
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.
İç ses diye söylendim,
Ardından Yıldırım Gürses...
Aptal aptal güldüm bir de buna.
Ayşecik vazoyu
Bir yemişin, hamlığından kurtulması sürecini insancaya çevirirken, geçmesi gerekebilecek süreyi çok uzatıyorum; bu da, ağır kanlı birağaç olduğuma verilsin. Elimden ancak bu kadarı geliyor.
"Masalın da Yırtılıverdiği Yer", Göçmüş Kediler Bahçesi
Bilge Karasu'nun metinlerinin belirgin bir özelliği var: Birçok edebiyat metninde bir arka
Evinizin şehir merkezine yakınlığı, hastanenin kaç kilometre olduğu vs önemli evet ama bundan çok daha önemli olan bir şey var; yakınlarda yürüyüş yapabileceğiniz veya oturup yeşili, denizi seyredebileceğiniz bir alanın olup olmadığı.... Çünkü evde ruhumuz sıkıldığında bizi rahatlacak olan mekanlar alışveriş merkezleri ve kafeler değil, yeşile temas ettiğimiz, gök yüzünü rahatça görebildiğimiz, penceremizi açtığımızda araba seslerini ve şehrin gürültüsünü değil kuş seslerini duyabildiğimiz yerler....
Sus, kimseler duymasın.
Duymasın ölürüm ha.
Aydım yarı gecede
Yeşil bir yağmur sonra...
Yağıyor yeşil.
En uzak, o adsız ve kimselersiz,
O yitik yıldızda duyuyor musun?