Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Bence doğru kişilerin, denklerin birbirini bulduğu bir dostluktan değerlisi yoktur. Evet! Bir dost! Bir dostla sık sık görüşmenin sudan daha serinletici, ateşten daha gerekli olduğunu anlatan eski bir söz ne kadar da doğrudur ." Montaigne
Sayfa 180 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Meğer değişmeyen savunmaymış bu söz.
'' Eğer senin iddian doğru olsaydı, o kadar büyük adamlar bunu kabul etmezler miydi? ''
Sayfa 44 - Karbon Kitaplar, Hürriyet Bayrakları
Reklam
Aşkın en gizemli tarafı da 'Neden bu adam?' ya da 'Neden bu kadın?' sorusuyla ifade buluyor. Bir sürü başka aday varken arzumuz niçin ille de bu yaratığa yöneliyor? Yemek sohbetleri her zaman çok keyif verici olmayan, alışkanlıkları bizimkilere hiç uymayan bu insanlara neden her şeyden çok değer vermeye başlıyoruz? Bütün iyi niyetimize karşın, nesnel bir gözle bakıldığında en az onlar kadar çekici olan ama birlikte yaşarken bizi çok daha az zorlayacak öteki adaylara karşı bir türlü cinsel istek duyamıyoruz? Bu seçicilik Schopenhauer'ı şaşırtmıyor. Ona göre,her önümüze gelene aşık olamayız çünkü herkesle sağlıklı çocuklar yapamayız. Yaşam irademiz bizi, güzel ve zeki çocuklar dünyaya getirme şansımızı yükseltebilecek kişilere doğru iter. Aşk, yaşam iradesinin ideal eşi keşfedip, bu bilgiyi bilincimize iletmesinden başka bir şey değildir. İlk buluşmalarda, taraflar bir yandan havadan sudan söz ederken öte yandan da bilinçsiz olarak karşıdaki kişiyle cinsel ilişkiye girdikleri takdirde ortaya sağlıklı bir çocuk çıkıp çıkmayacağını değerlendirirler. Ana-babamız flört döneminde hata yaptığı için bizler ideal dengelerden nasibizi almamışız. Bu yüzden bazılarımız çok uzun, bazılarımız çok kaslı, bazılarımızsa çok kadınsı; burunlarımız geniş, çenelerimiz sivri. Eğer bu dengesizlik böylece sürüp gitmesine izin verilseydi, insan ırkı acayip bir ırk olup çıkardı. İşte bu nedenle yaşam iradesi bizi, kusurları açısından bizimkileri dengeleyecek insanlara doğru yönlendirerek bir sonraki kuşağın fiziksel ve ruhsal açıdan daha dengeli olmasına yardım eder.
Sayfa 233 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
- İnsanlar kardeştir. İsa öyle söylüyor. - İsa da kim oluyor? - Tanrının elçisi ve oğlu! Yamtar az kalsın yere yuvarlanacaktı. Bir müddet söyleyecek söz bulamayarak yanağını kaşıdı. Sonra papaza sordu: - Bu İsa senin yalavaç (peygamber) dediğin adam mı? - Evet! - Tanrının oğlu olduğuna göre çok ulu kişi olsa gerek. - Elbette. - Boyu elli kulaç var mıydı? - Hayır! İsa yalavaç (peygamber) da senin gibi benim gibi bir kişidir. Yamtar, papaza keskin keskin baktı. Bu ak sakalı koca doğru mu söylüyordu? Bunu bir türlü anlayamıyordu. Yeniden sordu: - Tanrı hangi katunla evlendi de bu İsa Yalavaç (perygamber) doğdu? - Tanrı hiçbir katunla evlenmez. Artık Yamtar’ın canı sıkılmıştı. Bu bön koca neler söylüyordu? Bağırarak sordu: - Bana bak koca! Benimle doğru konuş. Tanrı evlenmediyse bu yalavaç (peygamber) anasız mı doğdu? - Hayır anası vardı. Onu Meryem doğurdu. - Bu Meryem, Tanırının katunu değil miydi? - Değildi. - Ama İsa’yı doğurdu, değil mi? - Doğurdu. - İsa da Tanrının oğlu… - Evet! Yamtar yüzünü göğe kaldırıp söylenmeğe başladı: “İsa Tanrının oğlu. İsa’yı Meryem doğurdu. Ama Meryem, Tanrının katunu değil. Tanrı, İsa’nın babası… İsa’nın anası, babası var. Babası Tanrı… Anası Meryem… ama Meryem, Tanrının katunu değil… İsa….”
İngilizcede bir söz var: It's too good to be true. Anlamı şu: Doğru olamayacak kadar güzel.
Belki de söz konusu acı olduğunda yanlış veya doğru, siyah veya beyaz yoktu, binlerce tonda gri ile kendimizi sorumlu tuttuğumuz şeyler vardı.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.