"Evet, bir baharı hak ettim
Hiç kimseye hiçbir şey borçlu değilim."
Gelmişsin, ne zaman gitmiştin ki
Uğurlamadım giden uğurlanır oysa
Öyle öğrettiler küçükken
"Gidene hoşçakal de" dediler
Bir "hoşçakal" diyemedim hoşça kal.
Sen hep "hoşça kal" istemiştim anlamadın
Bu dünya hoşluğunu kirletmesin istedim
Kimse yaşanan zulmü görmezden gelmesin! O evlatlar bizim de evladımız olabilirdi, O anne biz, O baba biz olabilirdik. Hâlâ o kıyafeti güzel temizlemiyor, yıpratıyor, bardakları matlaştırıyor, o kahve gibi güzel kahve yapan bir yer yok diyecek olan insanlığından, vicdanından şüphe etsin. Starbucks'ta hâlâ hava atmaya, egosunu tatmin etmeye
"İster ölüm olsun ister ayrılık
İnsan unutur mu var olduğu bedeni.
Dünya sözüm, can evim
Bir gün ağzından uzak gülerse ağzım
Tanrı gökyüzüyle boğsun beni."
Yıl 1881. Bir ulusun kaderinin tayin olacağı o yılların başlangıcına, bir doğum müjdesine götürelim önce sizi. Hepimizin malumu. Sarı saçlı, mavi gözlü, pembe yüzlü bir oğlan çocuğunun doğumuna. Mustafa'nın doğumuna. Annesi Zübeyde Hanım, net olmayan Mustafa Kemal'in doğum günü tarihi için erbain soğuklarını işaret etmiş. Erbain
İlk defa bir çizgi roman okudum ve sanırım çizgi romanları çok sevdim.
Gerçekten 'Death Note' serisini bir an önce bitirmeyi çok istiyorum.
Bu ilk kitabı olan
Death Note, Vol. 1: Boredom Death Note adında bir defteri bir Şinigami'nin dünyaya düşürmesi ve Light Yagami adında bir çocuğun eline geçişi ile başlıyor her şey. Death Note bir ölüm defteridir. İçerisine yazdığınız isimler tek tek ölür. Fazla sorumluluk gerektiren bir defter... Bakalım Light Yagami eline geçen bu defterin hakkını verebilecek miydi yoksa o da bu defterin bir kurbanı mı olacaktı? Bilinmez...
İnsanın içerisinde merak uyandırıyor ve bir an önce bitirmek istiyorsunuz. Çok sürükleyici
Light Yagami çok zeki bir çocuk. Benim, altından bu sefer kalkamayacak dediğim ne kadar çok olay varsa hepsinin altından zekice ve başarılı bir şekilde kalktı. Belki de Death Note çok iyi ellere düşmüştü, kim bilebilir.
Başlarda Light Yagami'yi çok hafife aldığımı fark ettim. İkinci kitabını bu ön yargılar ile okumayacağım.
Çizgi roman sevip sevemeyeceğime emin değildim ama bu seriden sonra sanırım daha birçok çizgi roman almam gerekecek.
Sevgili roman okurları, eğer hayatınızda hiç çizgi roman okumamış iseniz bu seriden başlamanızı tavsiye edebilirim. Akıcı, heyecanlı ve sürükleyici...
Hepinize sevgiler, bol kitaplı günler diliyorum.
Yepyeni dünyalarda görüşmek üzere, sağlıcakla kalın...
Galileo ile ilgili en yaygın yanılgılardan birisi, engizisyon tarafından ölüm cezasına çarptırıldığı iddiasıdır. Galileo, 1610 yılında Sidereus Nuncius (Yıldız Habercisi) isimli kitabını yayınlamış ve içerisinde, yeni teleskobu ile yaptığı şaşırtıcı gözlemlerden bahsetmiştir. Venüs'ün evreleri ve Jüpiter'in uydularına dair bu gözlemler, Kopernik'in "Güneş Merkezli Galaksi" teorisini doğrulamaktaydı. Yani kilise tarafından kabul edilen "Dünya Evren'in merkezidir." algısını yıkmaktaydı. Bu bulgular, Katolik Kilisesi'ni telaşlandırdı ve 1616 yılında bu teorinin kabulünü yasakladı. Bu yasaklar Galileo'yu durdurmadı. Aynı yıl, gelgitlerin varlığının Dünya'nın hareket ettiğinin bir kanıtı olduğunu ileri sürdü. 1619 yılında ise kuyrukluyıldızlarla ilgili gözlemlerde bulundu. 1632 yılında, iyice yaşlı bir adam olduğunda, yasağa rağmen üstü kapalı bir şekilde Güneş'in merkezde olduğunu savunduğu "İki Merkezi Dünya Sistemi Üzerine Diyaloglar" isimli kitabını yayınladı. Kitap, büyük ses getirdi. Kitap içerisinde teoloji, astronomi ve felsefe üzerine birçok fikir ve görüş de bulunuyordu.
Bu durum Katolik Kilisesi'ni iyice öfkelendirdi ve nihayetinde Galileo'ya mahkeme yolu göründü. Son derece adaletsiz bir şekilde yargılanan Galileo, engizisyon mahkemesi tarafından "aşırı bir düzeyde sapkınlık" nedeniyle suçlu bulundu ve ömür boyu ev hapsine mahkum edildi. Ölüm cezasıyla tehdit edildi, kitaplarında söylediği her şeyi geri almaya zorlandı. Ömrü boyunca kitap yayınlaması yasaklandı. Bundan 10 sene sonra, 1642 yılında da yaşlılıktan öldü.