Meselesi ekmeğinde olanların bu halinden,
meselesi insan, gökyüzü, yeryüzü, ölüm, sefalet, hastalık; incir çekirdeğinden başlayıp dünya yuvarlağındaki en manasız meseleye kadar çıkanlar nasıl irkilmez ki?
Dünya üzerindeki en adil şey ölüm. Kimse parayla rüşvetle ondan kaçamadı henüz. Ve herkesi alıyor toprak: iyiyi de, zalimi de, günahkârı da. Bundan daha adaletli bir şey yok dünyada.
Ağır ağır yanıyordu da şehir
Yanmayan kadınlar gördüm
Nasıl görünürse dünya gözyaşının altından
Tam öyle, dönüp duruyorlardı bu cehennem oyununda
Ve büyümeyen adamlar gördüm, hiç şaşırmadım
Konuşuyorlardı sırayla, ilgisiz
Ağaçlara asılmışlardı bir yandan da
Bir kapı kirişine asılmışlardı ve ufka
Ölüm müydü konuştukları? Ölümdü anlaşılan
Silince bir aynayı çıkıveren karşılarına
Bir ölümdü ki, işte bir muska asılı dururdu duvarda..
Ölüm, 'Yaşıyorum' iddiasında olan kısacık dünya uykusundaki insanoglunun bilmediği, bu tarafa geçmedikçe de bilemeyeceği upuzun bir yaşama şekliydi meselâ...
Büyükhanım'ın tanıyamadığı farklı milletlerden, coğrafyalardan, zamanlardan milyonlarca insan hepsi de acı içinde oradan oraya sürükleniyordu. Bir tek veya milyon, fark etmezdi. Çünkü birinin ölümü her birinin ölümü gibiydi. Çünkü her insan bir evrendi ve her ölüm evrenin sönüşü demekti. Bu yüzden bir tek masumun dahi öldüğü yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilmezdi. Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu.
Niye ki bunca acı? Dünya imtihan yeriydi belli, bu da bir sınav, amenna. Bu kadar sert sınanmak için ortada çok büyük bir aşkın olması gerekti; Allah'ın kuluna aşkı. Ne kadar çok sevildiğini mi bilmek istiyordu? Ve ki bunca sert bir sınavı da ancak kulun Allah'a duyduğu aşk katlanılır kılabilirdi. Dünya cennet değildi evet; olsaydı, cennetin ne anlamı kalırdı?
Bakın böyle bir deprem haberi mü'mince bir haber değildir. Ölümün hakikatini bilen adam böyle haber sunmaz! Der ki: “Bugün Erzincan'da 50'si 15 yaş altı olmak üzere 100 kişinin vefat ettiği bir deprem oldu. 50 tane 15 yaş altı genç kardeşimiz otomatikman cennete gittiğinden dolayı onları tebrik eder, ailelerine sabır diler ve cennette kavuşmalarını niyaz ederiz.”
Nasıl oldu? Çok güzel oldu değil mi?
“Diğer ölen 50 kişiden birçoğunun günahlarına bu deprem kefaret
olurken, birçokları da şehitlik gibi bir mertebeye yükseldikleri için onları tebrik eder, ailelerinin de onlarla cennette olmalarını niyaz ederiz.”
Soruyorum, bizim ölüm haberleriyle bunun hiç alakası var mı? Dini, televizyondan öğrenirsek durum böyle olur işte. En ufak şeyde bütün psikolojimiz alt üst olur. Neden? Çünkü öbür tarafı düşünerek hareket etmiyoruz. Ahiret için değil, kök saldığımız bu dünya için yaratıldığımızı düşünüyoruz. Problem var. Ve Bediüzzaman Hazretleri muazzam bir açılım yapıyor:
“Mevt, vazife-i hayattan bir terhistir.”
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım
Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım
Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden
İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden
Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm
Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm