Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Meselesi ekmeğinde olanların bu halinden, meselesi insan, gökyüzü, yeryüzü, ölüm, sefalet, hastalık; incir çekirdeğinden başlayıp dünya yuvarlağındaki en manasız meseleye kadar çıkanlar nasıl irkilmez ki?
Sayfa 25 - YaşayacakKitabı okuyor
Dünya üzerindeki en adil şey ölüm. Kimse parayla rüşvetle ondan kaçamadı henüz. Ve herkesi alıyor toprak: iyiyi de, zalimi de, günahkârı da. Bundan daha adaletli bir şey yok dünyada.
Reklam
Ağır ağır yanıyordu da şehir Yanmayan kadınlar gördüm Nasıl görünürse dünya gözyaşının altından Tam öyle, dönüp duruyorlardı bu cehennem oyununda Ve büyümeyen adamlar gördüm, hiç şaşırmadım Konuşuyorlardı sırayla, ilgisiz Ağaçlara asılmışlardı bir yandan da Bir kapı kirişine asılmışlardı ve ufka Ölüm müydü konuştukları? Ölümdü anlaşılan Silince bir aynayı çıkıveren karşılarına Bir ölümdü ki, işte bir muska asılı dururdu duvarda..
Onu dünya gözüyle bir daha görebileceğine inanıyor mu­sun?
Sayfa 301 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Ölüm, 'Yaşıyorum' iddiasında olan kısacık dünya uykusundaki insanoglunun bilmediği, bu tarafa geçmedikçe de bilemeyeceği upuzun bir yaşama şekliydi meselâ...
Büyükhanım'ın tanıyamadığı farklı milletlerden, coğrafyalardan, zamanlardan milyonlarca insan hepsi de acı içinde oradan oraya sürükleniyordu. Bir tek veya milyon, fark etmezdi. Çünkü birinin ölümü her birinin ölümü gibiydi. Çünkü her insan bir evrendi ve her ölüm evrenin sönüşü demekti. Bu yüzden bir tek masumun dahi öldüğü yerde hiçbir haklı gerekçeden söz edilmezdi. Savaş insanı canavarlaştırıyordu ve insanın insana ettiğini kimse kimseye etmiyordu. Niye ki bunca acı? Dünya imtihan yeriydi belli, bu da bir sınav, amenna. Bu kadar sert sınanmak için ortada çok büyük bir aşkın olması gerekti; Allah'ın kuluna aşkı. Ne kadar çok sevildiğini mi bilmek istiyordu? Ve ki bunca sert bir sınavı da ancak kulun Allah'a duyduğu aşk katlanılır kılabilirdi. Dünya cennet değildi evet; olsaydı, cennetin ne anlamı kalırdı?
Reklam
Bakın böyle bir deprem haberi mü'mince bir haber değildir. Ölümün hakikatini bilen adam böyle haber sunmaz! Der ki: “Bugün Erzincan'da 50'si 15 yaş altı olmak üzere 100 kişinin vefat ettiği bir deprem oldu. 50 tane 15 yaş altı genç kardeşimiz otomatikman cennete gittiğinden dolayı onları tebrik eder, ailelerine sabır diler ve cennette kavuşmalarını niyaz ederiz.” Nasıl oldu? Çok güzel oldu değil mi? “Diğer ölen 50 kişiden birçoğunun günahlarına bu deprem kefaret olurken, birçokları da şehitlik gibi bir mertebeye yükseldikleri için onları tebrik eder, ailelerinin de onlarla cennette olmalarını niyaz ederiz.” Soruyorum, bizim ölüm haberleriyle bunun hiç alakası var mı? Dini, televizyondan öğrenirsek durum böyle olur işte. En ufak şeyde bütün psikolojimiz alt üst olur. Neden? Çünkü öbür tarafı düşünerek hareket etmiyoruz. Ahiret için değil, kök saldığımız bu dünya için yaratıldığımızı düşünüyoruz. Problem var. Ve Bediüzzaman Hazretleri muazzam bir açılım yapıyor: “Mevt, vazife-i hayattan bir terhistir.”
"İbret alınmayan her ölüm vakası, gafletin tonunun koyulaşmasıdır."
Bulmak
Sensiz geçen zamanı belli yaşamamışım Sensizlik bir kuyuymuş onu aşamamışım Bir yol buldum öteye geçerek gözlerinden İşte yeni bir dünya peygamber sözlerinden Ölüm bize ne uzak bize ne yakın ölüm Ölümsüzlüğü tattık bize ne yapsın ölüm
Erdem Bayazıt
Tam değil yarım yarım şeylerden bahsediyorum hep dilimde dönmeyen şık bir ölüm var.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.