Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.31
·
Puan vermedi
Yazar kitaba bir tezle başlıyor. Bir kadın yazacaksa ,kendine ait bir odasının ve parasının olması gerektiğini savunuyor.
18.yüzyıldan 19.yüzyılın sonuna dek yazar, kadınları mercek altına alıyor. Kilisenin ve toplumun baskıcı tutumu ve kadınların hak ve söz sahibi olmayışlarını vurguluyor.
Hatta daha da ileri giderek aslında shakespeare'ın kız kardeşinin aslında shakespeare'ın yazdıklarında büyük bir payı olduğunu düşünüyor.
Benim de kafamı kurcalayan şu: Madem baskıcı bir toplum vardı ve madem kadınlar ikinci planda tutuluyordu (ki bu dediklerine katılıyorum) neden orta çağda kadın yazarlar bir şeyler yazmamış?
Her yasak ve baskı kendi sonunu getirir. Kadınların sesi ve kalemi güçlüdür.
Yani kitaba ceviriden tutun da yazılanlara kadar pek hoşnut kaldığım söylenilemez. Yazarımızın "Uğultulu Tepeler" adlı kitabnı da okudum fakat beklediğim o edebi zevki alamamış olmanın duş kırıklığıyla okudum son bölüme kadar.
Sizlere keyifli okumalar dilerim.
Şahane..
İnanılmaz ve şahane. Sürükleyici ve kusursuz bir anlatım. Adeta büyülendim.
Okunulması okutulması gerekli kesinlikle.
Düşünüyorum o halde var mıyım? Düş müyüm? Gerçek miyim?
Gerçeksem kimi düşlüyorum, ben bir düş isem kim benim gerçeğim..
Nasıl oldu da bu kadar geç okuduğum için kendime sürekli kızdım okurken. Nasip böyleymiş.
Bir kitap nasıl olur da hem hem her şeyi anlatır hem de hiçbir şeyi? Nasıl olur da en sevdiğim kitaplar arasına girerken kitap hakkında hiçbir şey anlatamam ?
Ahhh kalbim…
Kitabı anlamayan sıkılanlar olmuş olabilir üzülmeyin hepimiz bir değiliz siz watpad okumaya devam.
*Puslu kıtalar atlası, İhsan Oktay Anarın ilk romanı.
*Kitap 1995 yılında yayımlandı.
*Kitabın bir çok baskısı yapıldı ve bir çok kişi tarafından beğenilen bir roman oldu.
*Ayrıca İhsan Oktay Anar 2009 yılında Erdal Öz edebiyat Ödülü sahibi oldu.
*Kitap fantastik kurgu türünde yazılmış.
*Puslu Kıtalar Atlası 17.yüzyılda Osmanlı Döneminde
Bu kitabı 5 yıl önce okudum, eğer yanılmıyorsam. İlk önce dizisini izlemiştim, çok etkilenmiştim ve hemen kitabı okumak istemiştim. Kitaptan sonra dizi bi düş kırıklığı gibi geldi. Keşke abartıp diğer sezonları hiç çekmeseydiler.
Gelelim, konusuna. Hannah Baker intihar ediyor ve arkasında 13 kaset bırakıyor. 13 kişiyi intihar sebebi olarak gösteriyor. Her bölüm bir kaseti, yani bir kişinin yaptıkları anlatılıyor.
Hannah'ın abartdığı yerler var mıydı? Kesinlikle vardı. Kasetlerdeki kişilerin hepsi orda olmalı mıydı? Tartışılır. Ama kitabın vermek istediği mesaj çok açıkdı. Okumamın üzerinden yıllarda geçse, bezen yine bu kitabı elime yeniden alma gereği duyuyorum. Beni düşünüb daha iyi bir insan olmaya itiyor. Acaba ben hayatımda birini intihar etmese bile, bu duygu duyğu durumuna sürükledim mi? Uzun lafın kısası, vermek istediği mesajı vermeyi başaran bi kitaptı.
Her zaman hikayeye tek taraflı bakılmaması gerektiğine inan biri olarak. Diğer kişilerin de kasetleri nasıl dinlediğini bilmek isterdim. Onlar ne duygular yaşadı? Ya da bu anlatılan gerçekten de böyle miydi? Yoksa Hannah ufakta olsa, bazı şeyleri değiştirdi mi?
Bence her kesin okuması gereken bi kitap. Özellikle sosyal medyada insanlar hiç düşünmeden konuşuyor ve karşındakini nasıl bi ruh haline soktuğunu anlamıyor. Okuduktan sonra kimsenin o denli konuşa bileceğini sanmıyorum.
400 syf.
7/10 puan verdi
#kitapkonusu •
Emir ve Gece...
İki hırçın ve asi âşık.
Babasının ölümünün ardından hayattan bir beklentisi kalmayan Gece, yaz tatilini annesi- nin ve üvey babasının zoruyla bir tanıdıklarının yanında geçirmeye başlar. Hayallerini ve düş- lerini umutsuzluğa teslim etmiştir, rüzgârda savrulan bir yaprak gibidir. Yürüdüğü karanlık yolda, hayatına
2023'ün ilk ayı kitaplar ve yazarlar bakımından benim için mükemmel geçiyor. Yine kalemiyle yeni tanıştığım ve aşık olduğum bir yazar oldu: Alain de Botton.
Felsefeye ilgim var ve ara sıra bu tarz okumalar yapmayı seviyorum. Alain de Botton'u bu bakımdan geç keşfettiğim için üzgünüm. Şimdi felsefe diye giriş yaptım, kitap da felsefi ama öyle çok ağır bir dil beklemeyin. Alain de Botton hepimizin yaşayabileceği belli başlı 6 konu üzerinde filozofların da yardımıyla bize teselli vermiş. Kitapta bu konular: Toplum tarafından kabul görmeme, yeterince paraya sahip olmama, düş kırıklığı yaşama, kendini yetersiz hissetme, kırık bir kalp ve zorluklarla yaşama olarak ele alınmış. Bu konularda bizlere Sokrates, Epikuros, Seneca, Montaigne, Schopenhauer ve Nietzsche eşlik ediyor. Bu kitap aracılığıyla bir iki filozof farklı yönlerden favorim oldu.
Benim tavsiyem hep aynı cümleleri kullanan kişisel gelişim kitaplarını okumak yerine alın bu kitabı okuyun.
63 syf.
·
Puan vermedi
Bu Cava yolculuğu, bir düş-ülkeye yapılmış bir düş-gezidir. 'Çok okuyan değil, çok gezen bilir' demişler ya, Balzac'ta, asıl bilen duymasını bilendir. Yazar bu ustalığını göstere göstere konuşturup, her duyuyu tıka basa doyurur. O denli canlıdır ki anlatısı, ölü döneriz oradan. Cava'ya gitmiş mi gitmemiş mi? Kaç yazar?
Bir düş-gezi anca bu denli gerçekçi anlatılabilirdi. Sonuna kadar gerçekten gittiğini düşünüyordum :) Betimlemeleri o kadar canlı, o kadar heycanlıydı ki;
gözler ayırdına varamaz belki de.
Balzac betimlemeleri bana Yaşar Kemal kitaplarını anımsatıyor ama kalemi, üslubu daha çok; Aziz Nesin, Hüseyin Rahmi Gürpınar ve Mark Twain gibi. Keyifli, iğneli cümlelerinin arasında kıkırdamalarım, kafa sallamalarım birbirini kovalıyor. Seni özlemişim Balzac!
Salam. Söyüdlü axr kitabını iki gündür ki oxumuşam. Əsərlə bağlı fikirlərimi yazmadan əvvəl iki gün həzm etməyim üçün özümə möhlət verdim. İki gün sonra belə Nuriyyə mənə doğma gəlir. Çox canayaxın personaj idi. İndiyə qədər oxuduğum kitablar arasındakı ən yaxşı qadın obrazı məzh özüdür.
Ümumən kitab çox ləzzət verdi. Bəzən ədəbiyyat oxumalarını
Blake'in daha uzun çalışmaları arasında en çabuk erişilebilir olan bu eser, ortodoks Hıristiyan dindarlığı ve ahlakına ilişkin birçok basmakalıp görüşe şiddetli, kasıtlı olarak aşırı ve bazen komik bir saldırıdır. Blake'nin hicivli tavrının görünüşteki basitliği yanıltıcıdır.
Başlangıçta Blake, orta sınıf Hıristiyan ahlak
Ben karpuz olmaya karar verdim.
Ali Poyrazoğlu ile sohbet edermiş gibi hissedeceğiniz bir kitap.
Okurken hem gülüyor, hem düşündürüyorsunuz.
Nasıl bir yaşam biçimi istiyorsanız bunu hayal edin düş kurun.
Kendinizle aranız nasıl? Kendinize bir çiçek gönderiyor musunuz?
Bir bakan olsaydınız, ne bakanı olmak isterdiniz? Kendiniz için yeni bir bakanlık tahsis edebilirsiniz?
Ben ne iş yapıyorum? Nasıl yapıyorum? İşim benim yaşama biçimim mi?
Benden kaç tane öteki ben var? Nerelerde gizleniyorlar? Onlarla nerede buluşup konuşabilirim?
İçinizdeki çocuğu sürekli hatırlamak onun sesine kulak vermek için ona bir oyuncak alın.
İçinizde tutmayın, günlük yazın, diyor.
Kitapta en sevdiğim hikaye "Karpuz Olan Çocuk".
Ve en sevdiğim alıntıyı aşağıya ekliyorum. Kitapla kalın.
Gün ışığına çıkarıp yeniden gözden geçiremediğiniz, düzene koyamadığınız anılar, sizi tutmak isteyen bir timsah gibi içinizde bekler. Timsahın ağzına kalemi tıkar, yaşadıklarınızı yazıya dönüştürürseniz, timsahı siz tuttunuz, demektir. Buyrun başlayın.
"Sevgili günlük, bugün günlerden cumartesi"
Dünyanın Bütün Sabahları
Pascal Quignard'ın klasikler arasında yer alan güzel bir eseridir.
Roman 16. Yüzyılda Fransa'da geçer.
Romandaki ana karakter Mösyö de sainte colombe karısı öldükten sonra iki kızı Toinette ve Madeleine ile köhne bir evde dışa kapalı yaşam sürdürerek sadece müzikle uğraşır.Colombe, dünyanın en iyi viyola çalan müzisyenidir. Hatta ünü
İhsan Oktay Anar ile ilk kez bu kitabıyla tanıştım. Lakin bu onu tanımamda iyi mi oldu kötü mü henüz bilemiyorum. Çünkü kendine özgü bir anlatım ve kendine has bir kitaptı. Puslu Kıtalar Atlası. Kitaba gelince : masal içinde masal, düş içinde düş, gerçek içinde düş , düşlerin içinde gerçek, masal gerçeğe dönüşür dönüşen gerçek bir düşe... Mükemmel uyum bence :) .Kitap da bir olay örgüsü görülmüyor ilk başta ama yazar her masalın sonunda o kadar güzel bağlıyor ki siz istemeseniz, anlamasanız bile okumaya devam ediyorsunuz. Bence yazarın en büyük başarısı bu. Yer yer kitabı yarım bırakmak istediğim anlarda bile , sonra bir de bakıyorum okumaya devam etmişim. Öyle farklı bir atmosferde sarıyor kitap. Bol bol eski dile özgü kelimeler ve bol bol farklı yerler ülkeler milletler diller olaylar olaylar...Bence güzel ve bir o kadar da kendiyle tuhaf bir düştü .:) İyi okumalar dilerim okumak isteyen herkese.