Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“ Savaşta, “ dedi işçi, “ zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz.
“Savaşta,” dedi işçi, “zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz, ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz.”
Reklam
Bu yüzden, affınıza sığınarak, bildiğim ya da gördüğüm diğer devletlerin sadece zenginleri kollamak için var olduğunu, bulabildikleri tüm yöntemlerle toplum çıkarlarını kendi özel amaçlarına kurban ettiklerini; önce haksız yoldan kazandıklarını korumaya çalışıp, zamanla yoksulları olabilecek en düşük ücretlerle kendi hizmetlerine bağlayıp istedikleri kadar baskı altına almaya çalıştıklarını gördüm. İşte tüm insanları temsil eden devlet adına, yoksullar aleyhine başvurdukları bu hileler yasalara dönüşmüştür hep.
'Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz.'
“Savaşta,” dedi işçi, “zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz, ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz.”
Can yayıneviKitabı okudu
Ha-ha.
“Savaşta… zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamımıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz, ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz.”
Sayfa 62 - Genç KralKitabı okudu
Günah keçisi olarak seçilen cadılar
Kanımca cadı çılgınlığının nedenini anlamanın en iyi yolu onun tanrısal niyetlerini değil de dünyasal sonuçlarını incelemektir. Cadı avlama sisteminin (kömür olmuş vücutlardan başka) ortaya koyduğu başlıca sonuç olarak yoksullar sonunda şuna inandılar ki onlar prenslerin ve papaların kurbanı değil cadıların ve şeytanların kurbanı idiler. Çatınız mı aktı, ineğiniz düşük mü yaptı, yulafınız mı çürüdü, şarabınız mı bozuldu, başınız mı ağrıdı, bebeğiniz mi öldü? Bunun sorumlusu bir komşuydu, sizin tarlanızın çitini yıkan, size para borcu olan, ya da sizin toprağınızı isteyen bir komşu - cadıya dönüşen bir komşu. Ekmeğin fiyatı mı yükseldi, vergiler mi arttı, ücretler mi düştü, işler daha da mı azaldı? Bütün bunlar cadıların işiydi. Her köy ve kasaba sakinlerinin üçte birini veba ve açlık mı silip süpürdü? Habis, cehennemlik cadıların cüreti hep gittikçe daha da artıyordu. Halkın hayali düşmanlarına karşı, Kilise ve devlet cüretli bir kampanya hazırlıyordu. Devlet güçleri bu belayı defetmek için sınırsız çabalar harcıyorlardı, ve gerek zenginler gerekse yoksullar bu savaşta sergilenen enerji ve yiğitlik için minnettar olabilirlerdi.
Reklam
bu durum bir yerlerden tanıdık geldi, okuyunuz..
"Efendimiz" dedi işçi acı acı. "O da benim gibi bir adam. Aramızda tek fark var: Ben paçavralar içinde dolaşıyorum, o güzel giysiler içinde; benim açlıktan başım dönüyor, o fazla yemekten mustarip." "Burası özgür bir ülke," dedi genç Kral, "kimsenin kölesi değilsin ki." "Savaşta," dedi işçi, "zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz. Bütün gün onlar için uğraşıp didiniyoruz; onlar sandıklarını altınla dolduruyor, bizimse çocuklarımız vakitsiz solup gidiyor, sevdiklerimizin yüzü sertleşip fesatlaşıyor. Üzümü biz eziyoruz, şarabı başkası içiyor. Mısırı biz ekiyoruz, ama soframız boş. Kimse görmese de zincirlerimiz var; bize özgür dense de köleyiz."
Sanki belirli hastalıklar sadece düşük gelirli insanlara musallat olurmuş gibi
"Savaşta zayıflar güçlülerin kölesi olur, barışta da yoksullar zenginlerin kölesi olur. Yaşamak için, çalışmaya mecburuz; bize verdikleri ücret o kadar düşük ki, yaşamamıza yetmiyor, ölüyoruz."
174 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.