Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
7. Ordu kumandanlığını kabul edeceğim. Fakat senin düşündüğün gibi Falkenhayn’ın kumandası altındaki ordulardan birinde çalışmak için değil, bilakis onun yapmak istediklerine mâni olmak için 7. Ordu’ya naklime muvafakat edeceğim. Çünkü onun ne maksatla Yıldırım Ordular Grubu kumandanlığım deruhte ettiğini pekâlâ anlıyorum.
Renklerden Moru alıntılar
(1) Kimi kadınların sırtlarında çocukları vardı ne kadar yorgun olsalar da şarkı söylüyorlardı Celie! Bizim oralarda yaptığımız gibi tıpkı. Yorgun insanlar neden şarkı söyler, diye sordum Corrine'e. Başka bir şey yapamayacak kadar yorgun oldukları için, dedi. (2) İsa olmak da zordu, dedi Shug. Ama o bir yolunu buldu. Unutma bunu.
Sayfa 1 - Doğan Kitap - Renklerden Moru
Reklam
Unutmayın perakende içinize attıklarınızı toptan kusarsınız.
- 8x2=12 - İsmail dur!! Düşündüğün gibi değil!!
Sayfa 96 - Mürekkep Basın Yayın 25. BaskıKitabı okudu
Rejim, başıboş bırakmamıştır elbet, lakin eksik düşündüğün bir şey var burada. Kendi kendine sorasın oldu mu hiç; bizleri yaratan acaba başıboş mu bıraktı? Onun bizlere emirleri yok mu? Kulun koyduğu kanunlardan korktuğumuz kadar, Allah'dan korkmuyorsak, insanlık için utanç verici şey değil mi bu? Teşvik edeceğin yerde, vazgeç şu manevi duygularıma çelme takmaktan. Beni doruktan tabana çağır maktasın. Senin köhnemiş, kokuşmuş dünyan beni almaz artık. Diliyorsan sen benim dünyama ayak uydur. O sürdürdüğün gayesiz hayata 'dur!' de. Nurlu pırıltıların sağnak sağnak yağdığı gerçek bir dünyaya gel. İnançla inkar arasında çırpınıp durmaktasın. Sen de başkaları gibi, yaptığım şu davet teklifine kulak ver. Yeryüzü insana mescit kılındı hitabıyla seslenen Allah, imtihan için herkes gibi seni de mükellef kıldı.
“Sen dünyayı olduğu gibi kabul eden bir adamsın. Diğer bir deyişle, iradesini ortaya koymayan bir adamsın. Çalışmaya dair bir isteğim, iradem yok dersen, sana inanmam. Sonuçta insansın. Bahse girerim her zaman bir şeyleri kaçırıyormuş gibi hissediyorsundur, bu da benim düşüncemi kanıtlıyor. Kendi irademi gerçek dünyaya uygulamadan ve bu dünyanın bir dereceye kadar, sadece benim iradem nedeniyle, hoşuma giderek biçimde değiştiğine dair somut bir kanıt bulmadan yaşayamazdım ben. İşte burası, kendi varlığımın değerini fark ettiğim nokta. Sen sadece düşünüyorsun. Sadece düşündüğün için de zihnindeki dünya ile zihninin dışındaki iki farklı dünya kurumuş, öyle yaşıyorsun. Bu büyük uyumsuzluğa katlanman - manevi açıdan kocaman bir hata değil mi bu? Neden diye bir sor. Ben sadece bu uyumsuzluğu dışarı çıkardım, oysa sen içine ittin. Bendeki başarısızlığın derecesi seninkine göre az bile olabilir. Ama sen bana gülüyorsun ve ben sana gülemiyorum. Hayır, gülmek istiyorum ama toplum yapamayacağımı söylüyor, değil mi?” “Gülsen bile sorun değil, senin bana gülmenden evvel ben zaten kendime gülüyordum!”
Reklam
“Düşündüğün gibi değil. Büyü... hiçbir şeye benzemez. Her iyi şeyin fazlası zarardır. Bağımlılık yapabilir. Annem, o... O, sahip olduğu gücü sevdi sanırım." Kısaca kıkırdadı. Acı bir gülüştü. "Ve bizim için her şey bir ölüm kalım meselesi olduğundan, riskler daha yüksektir. Ne kadar çok kazanırsak, o kadar çok kaybederiz."
ARTIK FARKINDAYIM • Artık kendimi kimseye sevdirmeye çalışmıyorum. Sevmeyenin hep bir bahanesi olduğunun farkındayım. • Artık kimseye olur olmaz beni eleştirme hakkı tanımıyorum. Biliyorum ki ben özel ve değerliyim ve kimseye kendimi kanıtlamak zorunda değilim. • Artık kendini beğenmişe, ukalaya, kibirliye hayatımda yer vermemem gerektiğinin
Son Nefes Düşündüğün Kadar Uzak Değil
“Eğer sen bir Allah var deyip yok gibi yaşıyorsan, günde beş defa seni huzuruna Çağıran Rabbini hiçe sayıp boş bahanelerle O’nun emrettiği namazı terk edebiliyorsan acaba ölüm anında kim sana yardım edecek? Ömrün boyunca peşinden koştuğu dünya mallarımı? Geceli gündüzlü oynadığın bilgisayar oyunlarımı? O çok sevdiğin asla vazgeçmem dediğin haram sevdaların mı? Faiz bulaştıdığın evin,araban,paraların mı? Yoksa ömrün boyu peşinden koştuğun makam, rütbe diplomaların mı? Son nefes düşündüğün kadar uzak değil.”
Sayfa 78 - İndigo KitapKitabı okudu
Duyduğun, düşündüğün her şey, bir süre sonra kar oluveriyor. Sabahları güneş değil, kar doğuyor. Beyaz Geceler diye bir film vardı; onu hatırladım bu sabah. Gördüğüm zaman çok sevmiştim. Ve tuhaftır ki, sevdiğim bir şey, sevmeye hazır olduğum herhangi bir şeyde yer alıveriyor çoğu zaman. Şiir mi? Beyaz geceler! Alkol mü? Beyaz geceler! Yolculuk mu, istasyonlar, sedef çiçekleri, hüzün mü? Ta kendisi; Beyaz geceler! Beyaz geceleri yiyorum, beyaz geceleri sevişiyorum, beyaz geceleri yürüyorum Pera'nın arka sokaklarında... Asmalımescit'te fal orospulu bir lokantada, beyaz geceleri dinliyorum bir çalgıdan. Beyaz klişelerden, beyaz baskı makinelerinden, bembeyaz gazeteler çıkıyor sabahları. Balıklar, portakallar, taraklar, limanlar, konserveler baştanbaşa beyaz. Una bulanıp da tavaya falan balıklar gibi, her şey beyaza, sadece beyaza bulanıp kızarıyor.
Reklam
Çünkü insanoğlu, anlaşılması zor bir yaratıktır, dedi ca­navar. Bir kraliçe, nasıl hem kötü hem de iyi bir cadı olabilir? Bir prens nasıl hem bir katil hem de bir kurtarıcı olabilir? Bir ispençiyar nasıl katı kalpli, ama aynı zamanda doğru düşünen biri olabilir? Görünmez adamlar nasıl kendilerini görünür kıl­dıkları halde, nasıl daha da yalnızlaşırlar? “Bilmiyorum,” dedi Conor, bitkinlikle omuz silkerek. “Anlattığın hikâyeler bana hiçbir zaman mantıklı gelmedi ki.” Yanıt şu: Ne düşündüğün önemli değil, çünkü zihnin her gün yüzlerce defa kendisiyle çelişecek. Annenin gitmesini istiyor, ama bir yandan da tüm kalbinle benim onu kurtarmamı dili­yordun. Zihnin, rahatlatıcı yalanlara inanır; ama o yalanları gerekli kılan acı gerçekleri de bilir. Her ikisine de inandığın için, zihnin seni cezalandırır. “İyi ama insan bunu nasıl engelleyebilir?” diye sordu Co­nor çatallı bir sesle, “içindeki onca farklı şeyle nasıl savaşır?” Gerçekleri dile getirerek, dedi canavar. Tıpkı az önce yaptı­ğın gibi.
Sayfa 206Kitabı okudu
..Darius soğuk, sert bir şekilde güldü. "Mirasıma ve bu gece şahit olduğunu düşündüğün şeye dair hiçbir şey bilmiyorsun." "Öyleyse beni aydınlat." "Senin beni aydınlattığın gibi mi? Sana söyledim, bu bir oyun değil. Hâlâ yapabiliyorken Jabari'ye dönmelisin. Sefaha- tine, güzel şeylerine geri dön." Sözleri canını yakınca Larkyra irkildi. "Gerçekten benim için sadece bunların mı önemli olduğunu düşünüyorsun?" "Öyle değil mi?" "Aslında" dedi Larkyra, göğsüne bir acı saplanmıştı. Sajin, diye düşündü. Sakin. "Sen çoktan kararını vermişsen sözlerimin ne kıymeti var?"...
Böyle yaşanmaz...
Her şey kontrolümde olmalı: Her şey kontrolümde olursa kolay kolay mutsuz olmam. Tüm riskleri hesaplamalıyım. Her şeyi kontrol edersem riskleri önceden engellerim. Keşke herkes kurallara uysa. Her şeyi bilir ve yönetirsem gelecekte sorun yaşamam. Yüzde bir ihtimal bile ciddi bir değerdir.
beklentiyi karşılamak, başkasını mutlu etmek görevimiz değil, tercihimizdir. Bu nedenle beklentileri karşılamanın, başkasını mutlu etmenin bizim istediğimiz zaman olacağını farkettirmeliyiz.
Bazı insanlar, bizim vicdani, acıma, memnun edicilik ve sorumluluk duygumuzu kendi menfaatlerine göre kullanmaya çalışırlar. Bizdeki bu zaaf/zayıflıkları fark ettikleri an bunlar üzerinden beklentilerini karşılatmaya çalışırlar. Size öyle bir yükleme yaparlar ki sanki onların bu ihtiyaçları sizin birincil sorumluluklarınızmış gibi hissedersiniz. Bu kişiler çoğunlukla akrabalarımız olabilir. Ayrıca, samimi arkadaşımız, iş yerindekiler, komşular vb. gibi her kesimden kişiler olabilir.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.