Kant Descartes’a şöyle diyor: “Tamam kuşku duyuyorsun, zorunlu olarak düşünüyorsun, zorunlu olarak varsın, buna tamam, ama sen aynı zorunlulukla ‘ben düşünen bir şeyim’ diyemezsin,” diyor. “İkisi arasında bir fark var,”
Okunması ve içselleştirilmesi dileğiyle. Taha'nın feryadı!
Yazan: Taha Tuğyan (
Taha Tuğyan)
Bu inceleme metni, eser bağlamında bir iç döküşün yansımasıdır. Eseri kaleme alan
Henry David Thoreau 'yu saygıyla anıyorum. Düşüncelerinizi merak ediyorum..!
Devlet, hükümet, siyaset, politika, yasa vb. unsurlar insanın içinde yaşamak durumunda olduğu toplumu kurmak ve onun devamlılığını sağlamak adına gerekli unsurlar
Uzun uzun konuşuyoruz.Sevgili Aslı otuzunu biraz geçen tatlı mı tatlı bir kızcağız.Akademisyenlik yolunda adım adım ilerliyor. Evlenmeye karar verdim diyor .Biraz mahçup oluyorum.Çünkü konuşmamın başında tercihlerin bekarlık olarak kullanıldığını neden olarak güven duygusunun yitirildiğini söylemiştim.Her zamanki gibi ben işte !en önden fikrimi
Dünyan bi' hataymış, buraya kadarmış bana eyvallah
hiçbir şey söylemeden susarsam sanki neyi anlatamadığım anlaşılacak beni de cumhurbaşkanı yapacaklar buyur diyecekler herkes anlattı anlatamayan bir tek sen varsın meğer bütün iş anlatamamaktaymış başımıza sen geç diyecekler senin gibi kimse kalmadı zaten nutuklarım konuşmalarım filan hepsi hazır insanlar diyeceğim ey insanlar benim hepinizden
Spoiler içerir
Okudum bitti. Heyacan kaldığı yerden devam ediyor. İlk başta hüzünlü bir giriş yapsa da yerini komediye bıraktı. İs 'in acısını öyle içten hissettim ki sanki karakter benmişim gibi acı çektim. Bu hemen hemen tüm kitaplarda oluyor ama bunda bir tık daha fazlaydı. Ah ah İs neler yaşadık. Ağladık, güldük, acı çektik. Acı çekmene
Ölüm pek ürkütücü gelmiyor insana. Yine de ölümü kabul edemiyorsun. Kesin bu.
O ara bilimi falan düşünüyorsun. İki yüzyıl üç yüzyıl sonrasını düşünüyorsun. Bilimin insanlığa getireceği şeyleri. İçinde bulunduğun durum anlamsız geliyor sana, saçma geliyor. Ionesco’ nun oyunları gibi bir şey. Yaşaman gerektiğini kavrıyorsun. Bilim almış başını giderken, karşın daki bir yığın insanın ne kadar küçük şeylerle, küçük ve yanlış şeylerle uğraştığını düşünüp acınıyorsun. İçerliyorsun. Hem de ne adına? Kim adına?
İnsanlığın geleceğini ve senin o günleri göremeyeceğini düşünüyorsun. Müthiş hüzün veriyor bu sana. Bir yanda eşsiz güzellikte bir gelecek, bir yanda bütün o güzellikleri göremeyeceğin duygusu. Nasılsa öleceğim, diye düşünmeye başlıyorsun.