Ölümle birlikte Uzun İhsan'ı arayan Cezzar dedenin birbirine anlattıkları hikayeler.. kelimeler, hayalgücü, duygular, mistik öğretiler kısacası her sey çok güzel ama Puslu Kıtalar Atlası'ni okuyanların beklentiyi yüksek tutmamalarıni tavsiye ederim.
Bu açık mavi gözlü, narin ve soluk benizli efendi sanki sadece, inildeyen kemençenin titreyen incecik teliyle hayata bağlıydı. İbrişim tel titreştikçe, adamın ruhunda fırtınalar kopuyor ve yanardağlar püskürüyor gibiydi. Tiz seslerde gezinirken gözü yumulup dudakları titriyor, pes bir perdelere geldiğinde hislenip ağlamaklı oluyor ve boynunu büküverip sanki dert ehliymiş gibi suratını sağa sola sallıyordu. Bazen de, nağmenin taşıdığı duygular gönlünü taşırıyor ve gezindiği perdelerin duygularını mükemmel bir şekilde anlattığını, artık bundan daha iyi anlatılamayacağını itiraf ediyormuş gibi gözlerini yumup alnını kırıştırıyordu...
Bazen de nagmenin taşıdığı duygular gönlünü taşırıyor ve gezindigi perdelerin duygularını mükemmel bir şekilde anlattığını .artık bundan daha iyi anlatilamayacagini itiraf ediyormuş gibi gözlerini yumdu alnını kiristiriyordu.
YouTube kitap kanalımda Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku kitabını okumadan ölebilirsiniz dedim : ytbe.one/Rclj5apawe4
Cringe = Başkası adına utanmak
Ölmeden önce okunması gereken değil, okumadan önce ölünmesi gereken bir kitaptı benim için.
Şimdi, bir kitap düşünün. O kitabın içinde küçük bir kız çocuğu için "Orospuyu çok
Kitap Yorumu//Beni Göremezsin-Alim Akça
.
400 yıl öncenin İstanbul'unda Sultan Süleyman zamanında yaşamış Fehmi adlı bir cinin hikayesini bir insana kaleme aldırışını ve cinin yaşadığı; mutluluklar, hüzünler, aşklar, pişmanlıklar gibi duyguların kaleme dökülüşünü okuyoruz. Hep korkulan varlıklar olan cinlere insanlar gibi kızan, üzülen, farklı farklı duygular yaşayan varlıklar olarak görmemizi sağlayan eser, aynı zamanda dönemin zorlu yaşam şartlarına ve aşklarına, yoksulluklarına, eğitimine de ışık tutuyor. 1600lü yılların Osmanlı'sında Leyla Hanım ve İhsan Efendinin aşklarına, oğlu Yakupla sınanışına şahit olacaksınız.
.
Kitap türünün ilk örneklerinden. Aynı zamanda cinlere farklı bir bakış açısıyla yaklaşırken; kıskançlıkların, hasetliklerin, hırsların dünyasını da bir cinin gözüyle okuyucuya aktarmış. Konu olarak aşırı orijinal. Yazım tarzı ve dili bana İhsan Oktay Anar'ı anımsattı.
.
Yalnız okurken zorlanabilirsiniz, zira çok fazla Osmanlıca kelime ve öge kullanımı mevcut. Belli bir lugat bilgisi olmayanların kitabı okurken aşırı zorlanacaklarını düşünüyorum. Osmanlıca kelimenin çokluğundan kaynaklı da hızlı okunamıyor kitap. Ama zamana yayarak günde 50 sayfa ile bu güzel eseri tadına vararak 1 haftada da okuyabilirsiniz. 50. Sayfadan sonra da konu daha hızlı akıyor zaten. Yazım diline de alışıyorsunuz.
.
İlber Ortaylı sevmeyen, onu okumadan geçebilecek kadar umursamaz biri kaldı mı? Sanmıyorum. Eğitim seviyesi ve okuma oranımız site genelinden bakıldığında ülkenin %90’ını oluşturuyor arkadaşlar. Dikkatinizi çekmek isterim. Ülkemizde kitap okuyanların toplandığı en büyük platformuz artık. Bunun meyvelerini de alıyoruz. Arada bir ÇÜRÜK MEYVELER
Farklı bir üslûbu var yazarın ayrıca kurgu da farkli, zihin, kitabın düşüncesini benimsemiyor değil. Bitince garip duygular uyandıran kitabı tavsiye ederim
Her insan ancak bilmediği şeyden korkar. Korkusunu yenmek için bilmek ister. Fakat bilmesi için araması gerekir. İşte, din de bu arayış değil midir? Bununla birlikte, eğer insan bir şeyi arıyorsa, onu bulmuş ve ona kavuşmuş da değildir. Kavuşamadığı şeye erişmek için can atar. Eh! Bu da aşktır işte! Kısacası, yolumuzu şaşırmış değiliz. Korkudan arayışa, arayıştan ise aşka geçtik. Hikâyeleri anlatırken, elimizde olmadan seçtiğimiz üsluba bakılırsa, daha önce geçtiğimiz yerlerden tekrar geçmiş bulunduğumuz kesin. Çünkü bu üç duyguya da çok aşina görünüyoruz. Ne korku, ne arayış, ne de aşk bizi şaşırtıyor. Bu duygular, gönlümüzde çoktan dinmiş fırtınalar gibi. Benim için bu durum fazlasıyla alelade. Ama senin için fevkalade gözüküyor. Arayış bitince, aranan şey artık bir kez bulunduğu için, korku da aşk da biter.
Ölüm, anlatacağı her hikaye karşılığında Cezzar Dede'nin ömrünü bir saat uzatacağını söyler. Ve böylece korku, aşk, din ve cennet konulu hikaye yolculuğu başlar... Sekiz hikayeden oluşan bu kitap, her hikayesinde insanı farklı diyarlara götürür, farklı düşünce alemlerine daldırır. Kitabın sonunda küçük bir kız çocuğunun, ölümün o soğuk, katı ve duygusuz yüzünü gülümsetmesi, bir çocuğun masumiyetinin en katı kalpleri bile yumuşatacağını anlatır. Bu hikaye yolculuğu sona erdiğinde, okuyucunun da yüzünüzü bir gülümseme aydınlatır. Okuyanlara farklı duygular yaşatan ders verici niteliğindeki bu kitap, postmodern tarzda yazılmış masal tadında bir kitap...
Örf ve adetlerin fertleri yönettiği, hiç de zengin olmayan, muhafazakâr kasaba hayatının insana bahşettiği en büyük nimet, şüphesiz, derin bir iç dünyası ve yüce duygular gibi sıkıntılardan onu kurtarmasıydı.