Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.26
Ecem Ark
Ecem Ark
@ecemark
Uludağ Üniversitesi
Bursa
6 Şubat
93 okur puanı
Ekim 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Kitapta, 12 bölüm var. Hikayelerin çoğu etkileyecek sizi ama havada kalan çok hikaye var. Yani her hikaye bir neticeye varmıyor. Ben mesela böyle bir kitap yazsam, sırf ilgi çekici hikayeleri seçeceğim diye neticesi olmayan hikayeleri okurlarıma aktarmam.
Açık konuşmak gerekirse kitabı okurken çok sıkıldım, birkaç kez kitabı bırakmayı düşündüm ama yinede devam ettim. Sıkılma sebebim ise hikayeye yoğunlaşmaktan, olumlu ya da olumsuz bir sonuca vardırmaktan ziyade sürekli tedaviye yönelik anlatımı olması ama bununda bir sonuca varmıyor oluşu. Hikayelerden ve anlatılanlardan elbette çok etkilendim, sadece şaşıramadım ne yazık ki. Çünkü her ne kadar kötü travmalar anlatılıyor olsa da her birine her gün şahit oluyoruz.
Çocuklara özellikle sevgi göstermenin önemini anlayabilmek açısından değerli bir eserdi. Korku ve şiddetin çocuklarda bıraktıklarını da yine bu kitapta net bir biçimde görebilirsiniz.
Aile servetini yiyip tükettiği gençlik günlerinde, uzun bir hayatın ona neler sunacağından habersizdir elbette Fugui.
Yıllar sonra, yaşlı öküzüyle tarlasını sürerken tanıştığı bir yabancıya hayatından söz etmeye başladığında, şımarık bir gencin başına gelenlerden fazlasını sayıp dökecektir bu yüzden: Fugui, kendisiyle birlikte altı insanın hayatını, kaderin sürprizlerini, yaşamın acılarını ve sevinçlerini anlatır. Onun dilinden daha doğru bir ifadeyle Yu Hua'nın kaleminden dökülenler, insanlık durumlarına dair epik bir romana dönüşür böylece. Basit bir anlatım, güçlü bir anlatı doğurur: Sabanın toprakta bıraktığı izlere benzer kağıt üzerinde satırlar.
Yaşamın her şeyi kapsaması gibi, Yaşamak da hayatı olduğu gibi kucaklar. Doğumları ve ölümleri, mutsuzlukları ve umutlarıyla...
Yayımlandığında ülkesinde yasaklanmasına rağmen, bir hayat öyküsü okumamış da sanki bir hayat yaşamış olduklarını söyleyen okurlarının her geçen gün artmasıyla bir "modern klasik'e" dönüşmüştür "Yaşamak".
Konusu gereği çok merak ederek alıp okuduğum bir kitap olmuştu. Yazarın okuduğum ilk ve tek kitabı. Dilinin oldukça sade ve kolay olması kitabın duygusunu daha çok hissetmemizi sağlıyor bence.
Genel hatlarıyla ele almak gerekirse genç bir kadının dışardan bakınca masalsı ama aslında öyle olmayan hüzünle dolu hayatını okuyoruz kitapta. Yer yer bu genç kadın için üzülürken kitap ilerledikçe onunla gurur duymaya başladığımı fark ettim.
Kitaptan alınacak en anlamlı mesajlardan biri de şu ki hiçbir hayatı dışardan gördüğümüz kadarıyla yargılamamalıyız.
"İnsanlar hiç bilmeden, bilinçdışının oyununa gelir ve kendilerini yine bizzat kendileri engellerler."
"Ben de vazgeçmeyeceğim... Bakarsanız bir gün ben de kazanırım."
"Hiçbir şey çok uzun sürmüyor, ne keder ne sevinç..."
"Ben gerçekçi olmayı severim. Biraz üzülürüz ama hiç olmazsa yapılacak bir şey varsa onu anlar, buna göre hareket ederiz."
Okur Takip Önerileri
Kitabımız 1980'li yıllarda darbe öncesi Türkiye'de işleniyor. Ülkede halihazırda yaşanan sağ-sol çatışmaları mevcutken ailemiz çocuklarını okutmak için, onlara daha iyi bir hayat sunabilmek için Ankara' ya geliyor. Ne yazık ki bulundukları zaman içerisinde kendi benliğini korumak, masum kalmak, doğruyu bulmak çok zor bir hal alıyor.
Tüm bunlar yaşanırken okumak için, çalışmak için çabalayan, tabiki içinde aşkta bulunan gençlerin hikayesini okuyoruz.
Kitap biraz uzun ve hikayede oldukça fazla karakter var. İlk başta okuyanın gözü korksa da bence kitapta biraz ilerledikten sonra tamamen her bir karakteri özümseyip, kendinizi kitabın içinde bulacaksınız.
Bu arada kitabın devam kitabı olarak ikinci bir kitap daha var ancak henüz okumadım, yakın zamanda Acı Günler - 2'yi de okuyacağım.
Nermin ve Umut etrafında dönen, bütün herkesin hikayesi bir noktada bu iki karakterle kesişen bir olay örgüsü. Kitabı okurken; okuduklarınıza üzülmemek, acımamak elde değil. İnsanın içini burkan ve devamında ne olacak diye merak ettiren bir kitap.
Kitap ile ilgili söylemek istediğim tek bir şey var. Kitaba başlamadan önce kitabın sonunda bir bölüm bulunuyor. Bu bölümde Sadık Hidayet'in biyografisi yer alıyor. Öncelikli olarak bu biyografiyi okumak ve sonrasında kitabı okumaya başlamak benim tavsiyemdir.
"Hayat hikayemde önemli bir şey yok, başımdan ilginç olaylar geçmedi. Ne
İçimdeki Müzik kitabının devam kitabı olan bu kitabı okuduktan sonra Melodi ile tamamen duygusal bir bağ kurdum. Küçücük bir kızın bu hayata ne kadar cesur ve ne kadar umutla dolu baktığını her sayfada hissettim.
İlk kitapta çok daha küçük olan Melodi'miz artık 12 yaşında ve birçok farklı deneyim yaşamak istiyor. Kendisi gibi özel çocukların olduğu bir kampa katılıyor ve hayatı boyunca yapmayı hayal dahi edemeyeceği her şeyi deneyimleme fırsatı buluyor.
Kitabı bir solukta okudum ve hiç bitsin istemedim. Çok keyifle ve tek solukta okunabilecek bir kitap. Eğer daha önce bu kitaba şans vermediyseniz Melodi'yle bir tanışın derim
Kendi okullarımızda çoğumuz dışlanmış çocuklardık. Genellikle bizi görmezden gelirler, bizimle dalga geçerler, bize pek aldırmazlar ve çok da iyi davranmazlardı. Hepimizin mücadele ettiği ayrı bir şey vardı -fiziksel, duygusal, zihinsel birtakım zorluklar- bu da bizi diğerlerinden farklı kılıyordu. Bazen fazlasıyla farklı.
Ama burada, hepimiz harikaydık, hepimiz muhteşem, hepimiz başarılı ve hepimiz havalı!
Ölümümüzden sonra yaşayanlara ne anlatmak ya da ne söylemek isterdik? Hatıralarımızı mı, ölüm anımızı mı, pişmanlıklarımız ve keşkelerimizi mi? Dünyada tüm insanlar birbirinden farklı ve türlü konularla birbirinden ayrılıyor. İnanç, düşünce, fikirler, hayaller, pişmanlıklar, doğrular ve yanlışlar herkes kendine en uygun hayatı yaşıyor. Bu kadar farklılık ve çeşitlilik içinde öldükten sonra geriye ne kalıyor?
Robert Seethaler kitap boyunca bu soruları sorgulatıyor bize. Aynı kasabada yaşamış birçok ölü insanı dile getiriyor ve aynı yerde farklı hayatlar yaşayan bu insanların hayatlarını tek kişi tarafından bize aktarıyor. Kitabın sakin ve tekdüze ilerleyen bir dili var. Kolaylıkla kısa sürede okunup bitirilebilecek bir kitap.
Siz öldükten sonra yaşayanlara ne anlatmak isterdiniz?
"Yaşamın değerli bir mesele olduğunu anladığıma inanıyordum. Beni nereye götüreceğini bilmeden doğru yola girdiğimden kuşkum yoktu."
"Çünkü bir fikri dikkati dağılmadan sonuna kadar rahatça düşünüp taşınabilmenin ancak bu şekilde, sırtını dünyaya çevirerek olduğuna inanıyordu."
"İnsanın, ancak ölümü geride bıraktıktan sonra yaşamı hakkında kesin bir yargıya varabileceğini düşünüyordu."
Uzun bir süredir okunmayı bekleyen bu güzel kitabımı geçen aylarda okuma fırsatı buldum. Okurken genel olarak kendimi iyi hissettiren, bana farklı düşünme kapıları açan bir kitap oldu.
Büyükannemizin, annemizin aynı şekilde babamız, babamızdan taraf üç neslin ve bizim ilk oluşumlarımızın, hepsinin aynı bedende olduğunu yani üç neslin aynı
Yazarla tanışma kitabımdı. Aslında öykü okumayı çok sevmezdim ancak Mahir Ünsal Eriş'in kalemiyle tanışana kadar. Yazarın diğer kitaplarını da okudum en beğendiğim kesinlikle Sarıyaz'dı. Çapraz okuma yaparken öykü kitapları okumayı çok seviyorum ve bana bu zamanlarda çok güzel yoldaş oldu Sarıyaz.
Yıllar önce dünya klasiklerini okumaya başladığımda okuduğum ikinci klasik kitaptı. İnanılmaz edebi doyumla sonlandırılmıştım kitabı. İki cilt olması dışardan bakan çoğu kişinin gözünde büyüyebilir ama bende su gibi akmıştı bu kitap. Her sayfayı heyecanla çevirerek, bir dizi izler gibi okumuştum.
"Ucuz olan tek şey dünyanın kahrı; dünyanın kahrını çekmek bedava!"
Yazarın tüm kitaplarını bugüne kadar hep büyük bir zevkle okudum. Kayıp Tanrılar Ülkesi'ni de inanılmaz keyifle soluksuz bitirdim. Bu kitapla ilgili olarak en sevdiğim şey beni birden fazla farklı konuya, kitaba yönlendirmesi oldu. Sanki kitap okumaktan ziyade araştırma yapıyormuş hissiyatı verdi ve bu hissi çok beğendim. Bu kitapta hem polisiye, hemde mitoloji bir arada. Belkide yan yana düşünmek aklıma bile gelemeyecek iki konu ancak çok ustaca işlenmiş bir olay.
