Ahmet Mithat Efendi
Âşığın derdine derman olmak isteyen kimileri ona aşkından vazgeçmesini tavsiye ederler. Ne saçma! Hummaya tutulan birine "Gel sen bu hummadan vazgeç!" demekten farksız!
Sayfa 77 - Alfa
Gerçekten büyük insan, kimsenin efendisi olmak istemeyen, kimseyi de efendi olarak görmeyen insandır.
Sayfa 55 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Reklam
423 syf.
·
Puan vermedi
Türk Devrimi
Mahmut Esat Bozkurt… Ege dağlarında Kuvay-i Milliyecilikten İsviçre Hukuk Fakültesine sürekli mücadele ile geçen ilkeli bir hayat … Her ne kadar tüm görüşlerine tamamen katılmasam katılamasam da Kurtuluş Savaşı’nın gerçek manasının milletin bileklerine vurulmuş prangalardan kurtuluş olduğunu, bunun bir efendi olmak, bir egemen olmak mücadelesi
Atatürk İhtilali
Atatürk İhtilaliMahmut Esat Bozkurt · Kaynak Yayınları · 2014192 okunma
Sizi hakim efendi veya avukat olmadı, olmak istemedi diye küçümsemeye yeltenenler, değişikliklerdeki tadı, bırakmaktaki kazancı ve kendini aşma çabasındaki yiğitliği göçebe kuşlar kadar bile anlayamayan pısırık ve beyinsiz kimselerdir.
Çemberlitaş'ın İlginç Tarihi
Hezârfen Hüseyin Efendi'nin söylediğine göre, bugün Çemberlitaş dediğimiz Dikilitaş'ı İmparator Konstantin dikmiştir. Bu sütun aslında bir alamettir. Hristiyanlığı ilk defa kabul etmiş olan Roma imparatoru Konstantin'in annnesi Helena, Kudüs'ü ziyaret etmiş, orada Kamame kilisesini yaptırmış, sonra da Hz. İsa'nın çarmıha gerildiği haç ile eline ayağına çaktıkları çivileri Yahudilerden alarak oğlu Konstantin'e hediye etmiştir. Konstantin, bu hediyeleri bir müddet hazinesinde saklamış, ancak kendisinden sonra gelenlerin aynı şekilde saklayamayacaklarını düşünerek bunları bugünkü Çemberlitaş'ın altına yaptırdığı taş bir hücrenin içine koydurmuş, üzerine alamet olmak üzere de bugün Çemberli taş dediğimiz Dikilitaş'ı diktirmiştir. Sözü edilen Haç'ın tamamı değilse bile bir parçasının imparator Konstantin'in annesi tarafından İstanbul'a getirildiği ve büyük bir olasılıkla Çemberlitaş'ın altında özel olarak yaptırılmış hücrede saklanmış bulunduğu genel olarak doğru kabul edilmektedir.
Sayfa 289
Ya Bağımsızlık Ya Ölüm Bu kararın dayandığı en güçlü düşünce ve mantık şuydu: “Temel ilke, Türk milletinin haysiyetli ve şerefli bir millet olarak yaşamasıdır. Bu ilke, ancak tam istiklâle sahip olmakla gerçekleştirilebilir. Ne kadar zengin ve bolluk içinde olursa olsun, bağımsızlıktan yoksun bir millet, medenî insanlık dünyası karşısında uşak olmak konumundan yüksek bir davranışa lâyık görülemez. Yabancı bir devletin koruyup kollayıcılığını kabul etmek, insanlık vasıflarından yoksunluğu, güçsüzlük ve miskinliği itiraftan başka bir şey değildir. Gerçekten de, bu seviyesizliğe düşmemiş olanların, isteyerek başlarına bir yabancı efendi getirmelerine asla ihtimal verilemez. Halbuki, Türk’ün haysiyeti, gururu ve kabiliyeti çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir millet esir yaşamaktansa yok olsun daha iyidir!… O halde, ya istiklâl ya ölüm!” İşte, gerçek kurtuluş isteyenlerin parolası bu olacaktır. Bir an için, bu kararın uygulanmasında başarısızlığa uğranacağını farz edelim. Ne olacaktı? Esirlik! Peki efendim, öteki kararlara boyun eğme durumunda sonuç bunun aynı değil miydi?
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.