Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
_Prens Said Halim Paşa, Mısır eski valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’nın torunu ve 1913-1916 arası Osmanlı Sadrazamı olarak hükümetin başıdır. İttihat Terakki üyesi, Meşrutiyetçi ve muhafazakar islamcılığın en öndeki temsilcilerindendir. Meseleleri İslamcılık açısından ele almıştır. Devletin kurtuluşu için batı kanunlarını değil, şeriatın
Yollarda insana daima garip bir duygu arkadaşlık eder. Bir görülen yeri bir daha görmemek şüphesi ve acısı... Bu acı kelimesi, belki fazla kuvvetli olur. İnsanın az ehemmiyet verdiği şeyi bile kaybederken duyduğu ufacık hüzün diyelim. Bu his bize yolculuk esnasında rastladığımız çirkin şeyleri bile muhabbet ve müsamaha ile karşılatan bir büyüdür. Mamafih asıl büyük büyü seyahatlerin üzerinden aylar, seneler geçtiği zaman olanıdır. Eski realite ile sonradan gördüğünüz şey arasındaki fark bir model ile sanatkâr ressamın kaleminden çıkan resim arasındaki fark gibidir.
Reklam
Babam Bekir Berk Ertuğrul Hakan Berk BEKİR BERK’İN ilk eşinden oğlu, Ertuğrul Hakan Berk’tir. O da babası gibi bir avukat. Balıkesir Barosunda görev yapıyor. Hakan Berk, babasıyla ilgili hatıra, bilgi ve belgeler konusunda bize yardımlarda bulundu. Bize gönderdiği hatıralarda, ilk kez duyacağınız ilginç anekdotlar da var. Oğlunun kaleminden Bekir
yorumsuzum.
‘Eve döner dönmez Simonov’a bir mektup yazdım. Mektubumun gerçek bir centilmene yaraşır, candan, apaçık ifadesini hatırlarken şimdi bile zevk duyuyorum. Gayet ustaca ve kibar bir tonla, en önemlisi de lüzumsuz gevezelik etmeden, bütün olan bitenlerde hep kendimi suçlu çıkarıyordum. "Eğer makbul sayılırsa tek mazeretim" içkiye alışık olmadığım için (güya) Hôtel de Paris’te beşten altıya kadar onları beklerken içtiğim tek kadehle sarhoş olmamdı. Önce Simonov’dan özür diliyor, izahatımı öbür arkadaşlara ve bilhassa da "hayal meyal hatırladığım kadarıyla" hakaret ettiğim Zverkov’a iletmesini rica ediyordum. Başım ağrımasa ve daha da önemlisi onlardan utanmamış olsaydım, hepsine bizzat gideceğimi de ekliyordum. Mektubumdaki ifade "serbestliği", hatta bir gece önceki "kepazelik" üzerindeki görüşümü her türlü açıklamadan çok daha iyi belirten bir çeşit (nezaket kaideleri dışına çıkmamakla beraber) kayıtsızlık pek hoşuma gitmişti; kısacası sayın bayların düşündüğü gibi, bu mesele yüzünden kahrımdan ölmediğim, tam aksine her şeyi öz saygısı olan bir centilmen sakinliğiyle karşıladığım açıktı. Eh, "Kul kusursuz olmaz!" demezler mi? Mektubu hayranlıkla tekrar tekrar okurken, kendi kendime; — Bu derece zarif bir yazı ancak bir markinin kaleminden çıkabilir, diyordum. Ne olsa aydın, okumuş adam olmak başka şey! Benim yerimde başkaları olsa bu bataktan nasıl çıkacaklarını bilemez, apışır kalırlardı; halbuki ben, üstelik alay da ederek kolayca sıyrılıyorum, çünkü zamanımızın okumuş, aydın bir adamıyım.’
Efendi Hazretlerimizin Eserleri.
ESERLERİ Tasavvuf literatüründe zâhir ve båtın ilmine sahip olan seyhlere "zü'l-cenâheyn/çift kanatlı" denir. Hâlidi şeyhleri, diğer irfan merkezlerinin mürşitlerinden ayıran en temel özellik de bu yönleridir. Diğer tekkelerde zaman zaman zü'l-cenâheyn mürşitler irşad makamına otururken Halidi şeyhlerin neredeyse tamamı
İmam-ı Gazali ve İhyâ
Kitap odur ki besmele ile başlaya. Bismillahirrahmanirrahim. Hemen ardından hamdele ve salvele gele. İlmi bereketli, okuması fehametli, dinlemesi lezzetli olsun. İhyâ da böyle başlar. Allah’ın rahman ve rahim olduğunu bildirerek, ona hamd ederek, onun habibine salavat getirerek... Kitap odur ki bir ismi ola. “İhyâ" diye nam salan bu İslâm