El-Ğaffar, sınırsız bağışlayıcı, daima bağışlayan, bağışlamaktan bıkıp usanmayan, özellikle tekrarlanan günahları da bağışlayan, bağışlaması mutlak, sonsuz, eşsiz ve benzersiz olan özne demektir.
Allah lafzı, XV. yüzyıl ve öncesinde yapılan tercümelerde geçmez. Allah lafzı yerine Doğu Türkleri Tenri; Oğuzlar Tanrı kelimesini kullanır. Allah'ın adları çoğunlukla Türkçedir:
el-'afuvv "affeden" keçürgen; el-'azim "yüce" ulug; el'aziz "aziz" yiryen; el-ahad "tek" yalguz; el-bari
“Vur Ali'nin elindeki kılıç aşkına
Duası gökleri tutan pir aşkına
Ey kapıları açan ordu, vur bugün
O apaçık fethi haber veren müjde aşkına
Vur küfrün dünyasına hilalin yükselmesi için
Gelmiş bu cihan fatihi süvari aşkına
Düşsün çelengi Rum'un, eğilsin Frenk'in başı
Vur Türk'ü gönderen ilahi el aşkına
Son gücünle vur ki açılsın bu surlar
Şafak hücumunda duyulan tekbir aşkına
Yâ Settâr, yâ Cebbâr, yâ Gaffâr
Yâ Allâh.”
15- El Gaffâr: Büyük affedicidir.
Evrimin toleransı boldur. Doğada ve toplumda akışın binbir olanağı bulunur. Yine de bu fırsatlar evrimin kanunları gereğidir. İnsan bunları bilince çıkarırsa bu toleranslar içinde çözümsüz hiçbir problem olamaz.
Gizli gerçeğin bir değeri olabilir miydi? Midhat Bek* Abdülhamid insanların parasını çalmıştı, ama nüfuzlu akrabaları vardı. Abdül Gaffar Efendi hırsızlığı ortaya çıkarmıştı ama sadece önemsiz bir kâtipti. Soruşturma başlamış ve ağır ağır ilerlemişti. Savcı ortadan kaybolmuş, yerine yeni bir savcı atanmıştı. Belgeler kayboluyor, onun yerlerine yeni belgeler ortaya çıkıyordu. Soruşturma sona ermiş, suçlu birdenbire hırsızlığı ortaya çıkaran Abdül Gaffar Efendi oluvermişti.