Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ela Kayacan

Atatürk, ilgi alanı çok geniş, düşünce dünyası çok derin bir devlet adamıydı. O, bilim insanlarındaki merak, heyecan ve dikkate sahipti. En önemli özelliklerinden biri çok okuması ve neredeyse her şeyi sorgulamasıydı.Yeteneklerinin ve yapmak istediklerinin sadece askeri alanla sınırlı olmadığını, geri kalmış bir ümmet imparatorluğundan çağdaş ve laik bir sosyal hukuk devleti yaratarak ortaya koydu. Toplumsal aydınlanma konusundaki başarısı gerçekten şaşırtıcıydı. Öyle ki, onun kurduğu Türkiye Cumhuriyeti bugün İslam dünyasının tek çağdaş ve laik ülkesi olmaya devam etmektedir
Reklam
K. Anders Ericsson'un 1990'ların başlarında yaptığı bir çalışma, müzik alanında bu görüşü destekler niteliktedir. Akademi'nin kemanistlerini üç gruba ayırarak yaptığı bu çalışma, yetenekli müzisyenlerin başarılarını belirleyen faktörün doğuştan gelen yetenek değil, ne kadar sıkı çalıştıkları olduğunu ortaya koymaktadır. Araştırmacılar, gerçek uzmanlığın sihirli sayısının on bin saat olduğuna inanmaktadır.Araştırmaları, bir müzisyenin üst düzey bir müzik okuluna girmeye yetecek kadar yeteneğe sahip olduğu bir noktaya ulaştığında, bir performansçıyı diğerinden ayıran tek şeyin ne kadar sıkı çalıştığı olduğunu gösteriyor. İşte bu kadar. Dahası, en üstteki insanlar sadece daha fazla veya hatta çok daha fazla değil, çok daha çok çalışıyorlar.
“Yılda 360 gün yataktan güneş doğmadan önce kalkabilen hiç kimse ailesini zengin etmekte başarısız olmaz” Çin Atasözü

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
M.Kemal Paşa mendiliyle yüzünün terini aldı: “ İlerde halkımızın , bunca ibret verici tecrübeden sonra gerçek dindarlarla din tüccar ve aktörlerini birbirinden ayırt edeceğini ümit ederim. Yoksa hep böyle geri ve ezik kalırız. “
"Biliyor musunuz, gece Reşat Nuri Bey'in Çalıkuşu romanını okumaya başladım. Çok beğendim. İhmal edilmiş Anadolu'yu ve genç bir hanım öğretmenin yaşadığı zorlukları, ne güzel anlatmış. Bitirince İsmet e vereceğim. Sonra da sizler okuyun." Mahmut Bey, "Savaşa beş kala roman okuyabiliyor.." diye düşündü, "..M. Kemal Paşayı, M. Kemal Paşa yapan da herhalde bu Özelliği olsa gerek."
Reklam
M. Kemal Paşa, "Ben askerim.." dedi, "..savaşın ne olduğunu hepinizden iyi bilirim. Zorunlu değilse savaş cinayettir.Ben de elbette barıştan yanayım. Çünkü yüzlerce yıllık yaralarımızı ancak barışta sarabiliriz. Ama galip devletler, hür ve bağımsız yaşama hakkımızı kabul etmiyorlar. Kabul edeceklerini gösteren en ufak bir belirti de yok."
"Cahillikle, ilkellikle savaş, düşmanla savaştan daha az önemli değildir."
Istanbulda gizlice örgütlenen Türk subayları kılık değiştirerek, Haritadan küreğe, tüfek yağından el bombasına kadar, bir orduya ne gerekiyorsa ambarlardan bin bir oyunla kaçırıp yolluyorlar. Kendi malımızın hırsızı olduk. Bütün askeri depolar, fabrikalar, istanbulda toplanmış, bunun tehlikesi hiç hesaba katılmamış. Bu gibi kuruluşlar Anadoluya serpilmiş olsaydı simdi bu acıyı çekmezdik. Osmanlı Anadolunun anavatan oldugunu hiç düşünmemiş ki. Düş ünmüş olsa, bu kepaze hali yaşamazdık.
Çok gençken herkesi, her şeyi, hatta dünyayı değiştirebileceğimizi sanırız. Nasılsa hiç yaşlanmayacak, hiç ölmeyecek ve sonsuza ulaşmayacağızdır. Oysa duvarda tek bir tuğla olduğumuzu ve ancak 'iyi bir tuğla' olmayı başarmakla yükümlü olduğumuzu görürüz bir gün.
Yaşamın kimi yerlerinde, bir igne deliginden geçiyor kişi. Geçebilirse ilerliyor, geçemezse yerinde kalıyor.
Reklam
Peki ama, hiç mi aynı şarkıları paylaşmamışlardı? Hiç mi aynı espriye gülüp, aynı plânları, dilekleri ve heyecanları yakaladıkları, hiç değilse böyle sandıkları zamanlar olmamıştı? Anlaştıkları, birbirlerinin gözlerine bakarak eridikleri, bedenlerinin birbirlerine doğru kaydığı, dokunuşlarıyla ıslandıkları günler ya da anlar olmadı mı? Annemle babam hiç mi sevmediler birbirlerini? Sevdilerse, seven iki insan nasıl ve ne zaman bunca yitirebilir hoşgörüyü, saygıyı ve ilgiyi?
Hakkını aramayı bilen. hayır deme cesareti gösterebilen haksızlığa karşı diklenebilen toplumlar şahsiyetli bir yaşam kurmayı becerebilir
KADINA SIDDET ILE NASIL MUCADELE EDILIR?
"Bugün yapılacak en mühim şey bu sorunu çözmekle yükümlü olan kişileri ve kurumları harekete geçirmek ve ya harekete geçirmeye zorlamak! Bir devlet görevlisi, bir din adamı, bir erkek "15 yaşında kız çocuğu evlenebilir", "Kadının yeri evidir" ya da "Annelik en güzel kariyeredir" gibi falan laflar ettiğinde binlerce kadın tarafından protesto mektubu almalı. Türkiye de kadınlar bu haları gökten iniş bir biçimde almadı. Milli mücadele de erkeklerle omuz omuza çarpıştı, bedel ödedi, erkeklerle birlikte yeni bir hayat kurdu, bu hakları kazandı. Bu kazanımları ellerinden almaya çalışanlar olduğunda hep birlikte ayaklanmalılar. Unutulmamalı ki bizim devrimimiz bir kadın devrimidir."
Sayfa 158Kitabı okudu
Kadina şiddetle nasıl mücadele edilir?
Yaşadığımız dönemin politikası da bu cinayetlere ciddi bir biçimde çanak tutuyor. Örneğin Diyanet İşleri, Türkiye de insanları yüksek oranda etkileme potansiyeli olan bir kurum. Kadınlara yönelik şiddeti durdurmak için bir hareket başlatmamasına anlam veremiyorum. Belki sorunu kökünden çözemez ama 15 yaşında ki kız çocuklarının evlenemeyeceğini açıklasa sorunun çözümüne yapıcı yönde katkı sunmuş olur.
Sayfa 158Kitabı okudu
Fark atmanın altın kuralı
Tek prensibim var, Çalış, oku, boş durma ve aklını tutku haline getir. Kendini müşkül hissedenlere de bu prensibi öneriyorum. Hayatta kendi yolunu bulmayan başkasının yolunda yalpalar. En önemlisi şu merak etmeliyiz. Ancak neden ve niçin diye sorabilenler üretmeye başlıyorlar. Bu soruları sormazsak çaresi yok, ot gibi yaşıyoruz. Evvela kendimizi keşfedeceğiz. Neye eğilimimiz var neye yeteneğimiz var. O tespitlerin üzerine yoğunlaşmamız gerekiyor. Okuyacağız öğreneceğiz bu kafi değil, bir zaman sonra aynı zamanda okuduğumuzu, bildiğimizi öğretme yoluna gideceğiz. Birde hayatın güzelliklerini görmeye çalışmak gerek.
188 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.