Bugün oruç yolcudur. Geldi, evlerimizi, şehirlerimizi, soframızı, gönüllerimizi bir ay boyunca olanca zenginliği ve cömertliği ile donattı ve işte gidiyor. Yürekte ister istemez bir sızı var. Ayrılış sızısı...
Yine firkat nârına yandı cihân
Hasretâ gitti mübarek Ramazân
Nûr ile bulmuşdu âlem yeni cân
Firketâ gitdi mübarek Ramazân
İndi Kur'an sende ey nûru güzel
Leyle-i Kadr'inde ey kadri güzel
Gitdin ey tehlîl ü tekbîri güzel
Elvedâ gitdi mübarek Ramazân
Gâhi tesbîh u senâ vü zikr ile
Gâhi tahmîd u dua vü şükr ile
Cân bulurdu mürde diller nûr ile
Hasretâ gitdi mübarek Ramazân
Bu ay içre bağlanır dedi resûl
Cinn ü şeytan k'itmeye aslâ fuzûl
Hep dualar bunda olurdu kabûl
Firkatâ gitdi mübarek Ramazân
Cem'olup Hakk'a münâcaat edelim
Nûr-ı Kur'ân ile doğru gidelim
Bilmedik kadrin Niyâzi n'idelim
Ey dirîgâ gitdi şehr-i Ramazân.
Ey Şehri Ramazan
Geldin de gidiyorsun öyle mi ?..
Seni tutmayanlar sana tutunamayanlar düşünsün sonunu . .
11 ay yoksun yine, veda vakti şimdi, gidiyorsun. Elveda yâ şehr-i ramazan.. Seneye tekrar kavuşmak nasib olsun inşallah..
- Necip Fazıl Kısakürek
Ramazan’ın son on gününde minarelere, “Elveda Ey Şehr-i Ramazan!” mahyası asıldığında ya da yanık sesli hafızların, “Elveda Ey Şehr-i Gufran” ilahileri duyulduğunda her yaştan insanı bir ağlama hali tutar; ihtiyar ağlar, kadın ağlar, çocuk ağlar, köy ağlar, şehir ağlardı. Hafızların mukabelelerinin, vaizlerin söz ve üsluplarının konuşulduğu iftar sofralarında, buruk bir sesle, “Bugün de gitti…” derdi aile büyüğü. Son iftarda gözler dolar; herkes, “Seneye ya nasip…” der; fakat kimse “Bu yıl da Ramazan bitti.” diyemezdi.