İki insanın birbiri için şunu düşünmesi ve dile getirmesi nasıl da yücelik doludur: Ben onunla buluşmasam, onunla konuşmasam veya ona yazmasam da olur, çünkü bizim birbirimize kendimizi dayatmamıza veya hatırlatmamıza gerek yoktur; ben ona kendime güvenir gibi güvenirim, eğer şunu ve şunu yapmışsa, öyle yapması gerektiği için yapmıştır, bilirim.
Toplum, tavırların sergilendiği sahnedir; bunun edebiyatı da romanlardır. Romanlar tavırların güncesi veya kaydıdır; bu tür kitapların yeni gelişen önemi, romancının yüzeyin altına nüfuz ediyor ve yaşamın bu yanını daha derinlemesine ele alıyor olmasında yatar.
"İnsanda en ender rastlanan şey, kendine ait bir davranıştır." der Emerson. Büyük ölçüde doğrudur da. İnsanların çoğu, başka insanlardır aslında. Düşünceleri bir başkasının fikirleri, hayatları bir taklit, tutkuları birer alıntıdır.
- Olumlu ya da olumsuz bir düşünceyi tekrar tekrar düşünürseniz zihninizde iz bırakır ve o düşünceye bağlanırsınız.
- Düşüncelere bağlanmayı zihnimiz otomatik yapıyor. Bu yüzden farkında bile olmadan onay verdiğimiz düşüncelere bağlanıyoruz ve inanıyoruz.
- Her şikayet, istemediğiniz şeylerin afirmasyonudur.
- Afirmasyonların gerçekleşmesini
Eğer yaşam bir rüyalar silsilesiyse, ilahi adalet rüyalarda da yerini bulur. İyi kimselere görünenler iyidir; başıbozuk istem ise kötü fikirlerin ve kötü bir talihin kırbacını yer. Kuralları ihlal edersek, ana hakikatten koparız. Hastanelerdeki hastalar gibi, bir yataktan diğer yatağa, çılgınlıktan çılgınlığa taşınırız; ve böyle inleyen, sersem, komalık yaratıklardan, yataktan yatağa, yaşamın hiçliğinden ölümün hiçliğine sürüklenen kazazedelerden ne olacağı hiç bilinmez.