Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün bile, belki kelle keserek değil ama Müslümanlara her türlü işkence ve cefayı çektirip makamlar elde eden, Allah’ın değil dinine hizmet ettikleri dinsiz amirlerine itaat ve kulluk uğruna Îslam emirlerini çiğneyen ve de bunu yaparlarken Müslüman geçinen nice İbn Ziyâd’lar vardır...
480 syf.
·
Puan vermedi
Abbasi
Emeviler döneminde başlayan saltanat dönemi ne yazı ki Abbasiler döneminde'de olmuştur müslümanların içinde saltanat sistemi o kadar zararlı oldu ki Avrupa içlerine kadar ilerleyen İslam devleti şurayı terk ettiğinden dolayı altı asırdan fazla ayakta duramayıp yıkıldı
Müslümanların Tarihi (4. Cilt)
Müslümanların Tarihi (4. Cilt)İhsan Süreyya Sırma · Beyan Yayıncılık · 2014108 okunma
Reklam
Emeviler, sığındıkları esasların curutulmesini önlemek için sert önlemlere başvurdular.
Sayfa 234Kitabı okudu
BİNLERCE HADİS NAKLEDEN EBU HUREYREYİ TANIYALIM BAKALIM BİZİM TANIDIĞIMIZ GİBİ İMİŞ.... Ebu Hureyre’nin Müslüman olmadan önceki hayatı hakkında kendi anlattıklarından başka bir şey bilinmemektedir. Müslüman olduktan sonra fakirliğinden dolayı Ashabı Suffe’den olduğu kaynaklarda aktarılmaktadır. Müslim’in Fezailus Sahabe’deki 159. bölümünde, Ebu
"Bütün dünya nimetlerine karşı öyle bir oruç tut ki,iftarın ölüm olsun"
Sayfa 121Kitabı okudu
Ömer b. Abdülâzîz (13)
1]Tirmizi, Fiten, 48. [2]Halid, Muhammed Halid, Hz. Ömer B. Abdulaziz,çev. Osman Arpaçukuru, Beka Yay., İstanbul, 2018, s. 16. [3]Aycan, İrfan vd., Emevîler Dönemi Bilim, Kültür ve Sanat Hayatı, Ankara Okulu Yay., 2. Baskı, Ankara, 2011, s. 35. [4]Bozkurt, Nahide, Abbâsîler, İsam Yay., 2.baskı, Ankara, 2016, s. 151 [5]Sezgin, Fuat, (Söyleşi:
Reklam
Sadaka-i câriye, Allah rızası gözetilmiş bütün vakıfları içine alıyordu. Bu bir anlamda iyiliklerin sürekli hâle gelmesi ve hayrın düzenli bir şekilde yayılmaya devam etmesi demekti. İçerisinde Allah"a ibadet edilen mescitler ve ilim tahsil edilen okullar başta olmak üzere, insanlara hatta can taşıyan her bir varlığa yarar sağlayan müesseseler kurmak da bir sadaka-i câriye idi. Bu vakıflar, toplumda devletin ulaşamadığı, bireylerin de tek başına göremediği muhtaçların yardımına koşuyor, toplum içindeki sorunlar yine toplum tarafından çözülüyordu. Muhtaç kimseler, bizzat zengin bir şahıstan minnet duyarak yardım almak yerine müesseseleşmiş kurumlardan gönül huzuru ile ihtiyaçlarını karşılayabiliyordu. Böylece, zekât, sadaka veya diğer yardımların yanı sıra vakıf müessesesi sayesinde de zengin ve fakir arasındaki derin uçurumların oluşması engelleniyor, iki grup arasında kaynaşma temin ediliyordu. Başka bir deyişle vakıflar, malın sadece zenginler arasında dolaşımını engelleyen, onlardan fakirlerin de istifadesini sağlayan hayır işlerinin kurumsallaşması anlamını taşıyordu. Aslında bu, imkânlarını kullanarak zengin olduğu topluma karşı bir şahsın vefa borcuydu. Vakıflar, bu borcu ödemek isteyen ve toplumun gerçek anlamdaki fakirlerine ulaşmaya çalışan zenginler için de gerçek bir köprüydü. İslâm"ın ilk yıllarından itibaren vakıflar maddî ve mânevî olarak birçok fayda içermesi sebebiyle artarak gelişti. Raşid halifeler dönemi, Emevîler, Abbâsîler ve nihayetinde Osmanlılarda İslâm dünyasının dört bir yanı farklı alanlarda vakıflarla donatıldı.
Sayfa 409Kitabı okudu
Geri145
684 öğeden 676 ile 684 arasındakiler gösteriliyor.