Hikayemiz, sekiz kişinin tanıtımıyla ve hepsinin de bir nedenle Owen isminde birinin satın aldığı Asker Adası denilen yere davet edilmesiyle başlıyor. Adaya ulaştıklarında ise onları iki kahya karşılıyor. Bay ve Bayan Rogers. Bay Owen ise bir işi yüzünden sonraki gün geleceğini kahyasına mektupla iletmiş ve sırra kadem basmıştır. Hiçkimse bu Bay Owen'in kim olduğunu ve yüzünü bilmemektedir. Bay Rogers bile. Çünkü karı koca iki gün önce işe başlamışlardır ve onlara da bu iş mektupla haber edilmiştir. Ve sırasıyla herkes bir şekilde ölmeye başlar. Spoi olmaması adına devamını anlatmıyorum.
İnanılmaz sürükleyiciydi. Başlamaya sürekli erindiğim ancak başlayınca da elimden bırakamadığım bir kitap oldu. Bundan önce Agatha Christie'nin iki kitabını okumuştum ve çok sevmiştim. Kadın ne yazsa okurum kafasındayım. Çünkü kitapları üzerinde çok düşünüldüğü belli, zekice hazırlanmış. Ve kadının yazım dili sade, akıcı ve açık. Laf cambazlığı yapmıyor ya da uzun uzun betimlemelere girmiyor. Direkt konuya girerek hiç sıkmadan kitabın nasıl bittiğini anlamıyorsunuz. Başta iki yüz sayfayı görünce ve herkesin hızlı hızlı öldüğünü fark edince dedim ki, e neden bu kadar uzun hepsi takır takır ölüyor, ne anlatıldı bu kadar? Sonlara geldiğimde ise e katil? falan dedim kendi kendime çünkü bir türlü açıklanmamıştı ve kitap bitiyordu. Son kısımla her şey çözüldü ve vay be dedirtti. İdeal uzunluktaydı, gereksiz uzatılmamış ve hemen bitirilmemişti kitap. Kısaca okuyun derim, ben çok sevdim. Kitap da zaten akıyor.