İş dünyasında doğruyu söylemek aptallıktır, siyasette suç, sosyetede ise terbiyesizlik. Sosyetede, siyasette ve iş dünyasında gerçekten dürüst olmaya çabalamak Ayşecik rolünde porno film çevirmeye benzer.
"Bazen kısa hikayelerin vedası daha uzun olur diğerlerinden. Çünkü yarım kalan, yaşanmamış ne varsa, en çok onlar uzatır vedayı. Yaşayamadığınız ne kadar şey varsa onunla aranızda, bir boşlukta hepsini yaşamış gibi tüketmeye çalışırsınız. Veda en çok, sizin ona son dokunuşunuzla, başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır. Tüm hayatınız o iki dokunuşun arasında şekillenir. Ya kendinizi kurtarırsınız ya da geç kalıp kaybolursunuz. Veda uzar, uzar ve sihirli bir dokunuş gibi, bir başkası ona dokunduğunda sona erer. Bir hikaye yarım kaldığında, tamamlansaydı ne olurdu merakının esiri olmakla, iyi ki daha çok yaralanmadım hissinin arasında bir yerde durursunuz.
Aşk, bir suçluyu, suçtan daha çok sevmektir. Evet onlar suçludur, çünkü bir kez tadına bakılmış her şey hayatta yarım bırakılmış demektir."
Bir akşam babam işten döndüğünde elinde bu kitap vardı. O yüzden değerlidir benim için. Sanırım babam da kendi söyleyemediklerini bu sayede aktarabileceğini düşünmüştü.
Resmi tarihle , gayri resmi tarihin neden saptırdığından başlayarak islamin da semavi dinlerden pek farkı olamadığını. Gelişirken ve geliştikten sonra din-tarım devletlerinde hangi mezhep güçlü ise diğer mezhepleri kılıçtan geçirerek ya yola getirdiği yada yok ettiğini. Harçlı seferlerinin osmanlıya olumlu veya olumsuz etkilerini. Osmanlı 'nın bilinmeyen yönlerini. Atatürk' ün yanlızlığını ve neden saptırılmak istendiğini. Yakın tarihimizin demokrasiden nasıl yavaş yavaş koptuğunu. Yakın tarihimizin asker ve siyasi olaylarla ilişkilerini ve Atatürkçü aydınların neden öldürüşünü objektif olarak değinen ve bitirirken de yanlış önerme , soru ve söylemlere doğru yanıtlarla genel yapılanları yüzeysel bir şekilde bakarak bitiriyor. Tarihle ilgilenen insanların kesinlikle okuması ilgilenmeyenlerinden en azından ne kadar kandırıldığını öğrenmesi için okuması gereken bir kitap
Yusuf'u kaybettim Kenan ilinde
Yusuf bulunur, Kenan bulunmaz
Bu aklı fikr ile Leyla bulunmaz
Bu ne yaredir ki çare bulunmaz
Aşkın pazarında canlar satılır
Satarım canımı alan bulunmaz
Yunus öldü deyu selan verirler
Ölen beden imiş, aşıklar ölmez
“Seni son kez gördüğümde omuzların ağlıyordu, bilirsin çabuk tanırım ağlayan omuzları... Ama yalnızlığımı seninle harcadığım için pişmandım hâlâ, öfkeliydim biraz da... Sen yine geçip gittin yanımdan, daha önce hiç hayatıma uğramamış yabancı biri gibi. Yüzüne bile bakmadım, omuzlarının üzerinden gökyüzüne çevirdim gözlerimi...
Çünkü sular kesik, ellerim kirli, bahanem çok...
Kayıp eşya odasında kalbini bile aradığım biriyle en çok ne yaşayabilirim ki dedim içimden.
Bir kalp kaç kere kırılıp iyileşir, bir bakış kaç kere hatırlanıp unutulur, bir yalan kaç kez söylenir ve en çok kaç kez affolur?
Demek ki her hikâye, bitmeden önce kendini gerçekten tamamlıyor.
Su bile kırılıp iki ayrı yerden akmaya başlıyor insanın yanaklarından bazen...
Herkes kendi vedasını işte o zaman anlıyor.
Aşk için yazdıklarım bitti...
Şimdi kir göstermeyen bir sözcüğün, kendisiyle yüzleşme vaktidir.
Ve aşkta tüm lekeler, ancak hikâyenin ilk cümlesinde havada asılı duran o hisle baştan sona temizlenir...”
Aşk mümkün kılıyor hayatı anlamayı
Ve sonunda öğrenmeyi herkese kanmamayı
Birini öpmüyorsan sıkıp kanatmak içindir dudaklar
Ve birini sevmiyorsan işe yaramaz taşıdığın kalp
Bunu da herkes baştan bir yere yazmalı...
74 seçicinin önerdiği 405 kitap arasından seçilen 40 kitap.
“40 Kitap” listesi öğretmenlerin, öğrencilerin, her kuşaktan ve meraktan okurun ilgi alanına girdikçe amacına daha çok yaklaşacak. Dileyen bu listeyi başucuna koyabilir, derslikteki panoya asabilir, okul yönetimine önerebilir ya da arkadaşına gönderebilir, gazetesinde yayımlayabilir ve