Gözlerin şehrindeyim bugün,
Martılarına amadeyim.
Gözlerini kapatana kadar olmuyor gecelerim,
Ben aşıktan da öteyim bilemedim.
Her durakta beklemiş gibi satırlarım var,
Herkes şahit gibi sanki buna.
Güzel şeylerin sihirli timsali bu sözler,
Her kalbe işleyince değişik bir hâl alıyor.
Gözlerinin ince, uzun ve biraz sakin kasabasındayım,
Sevdanın
“Ben doğrudan doğruya ve açıkça kendimi yok etmek istiyorum. Hayır, yaşa, diyorlar, çünkü sen olmadan hiçbir şey olmaz. Şayet dünyadaki her şey akıllıca olursa hiçbir şeyde olmaz. Sen olmazsan hiçbir olayda olmaz, oysaki olay olması gerekir. İşte olay olsun diye istemeden çalışıyorum ve verilen emre uyarak akılsızca şeyler yapıyorum. İnsanlar, tartışılmaz zekalarına rağmen bu komediyi ciddi bir şey sayıyorlar. Yaşadıkları trajedi de bundan kaynaklanıyor. Acı çekiyorlar elbette, ama… Yine de hayallere kapılmadan gerçekçi biçimde yaşıyorlar; çünkü acı çekmek yaşamın ta kendisidir. Acılar olmasaydı yaşamdan hoşnutluk olur muydu? Her şey kutsal, ancak sıkıcı sonsuz bir dinsel ayine dönüşürdü. Peki ya ben? Ben acı çekiyorum, ama yine de yaşamıyorum. Ben belirsiz bir denklemin bilmeliyim. Ben, her şeyin başını ve sonunu getirmiş, hatta sonunda kendi adını bile unutmuş bir yaşam hayaletiyim.“