emre civelek

Miss Barrett onu aynanın önüne götürür, ona neden havladığını, titrediğini sorardı. Şu karşıdaki küçük, kahverengi köpek kendisi değil miydi? Ama ‘kendisi’ nedir? Herkesin gördüğü şey midir? Yoksa olduğunuz şey mi?
Reklam
Flush yaz sona ermeden köpekler arasında eşitlik olmadığını öğrenmiş bulunuyordu; kimi köpekler soylu köpekti, kimileri soysuz. Peki, kendisi hangisiydi? Flush eve varır varmaz aynada kendini dikkatle inceledi. Tanrıya şükür, doğuştan soylu, iyi aileden bir köpekti! Başı düzdü; gözleri iri, fakat patlak değildi; ayakları perdeliydi; Wimpole Sokağı’nın en cins kokeriyle boy ölçüşebilirdi. Su içtiği mor kaseye hoşnutlukla baktı -mevkiin ayrıcalıklarıdır bu gibi şeyler; sonra zinciri tasmasına geçirsinler diye uysal uysal başını eğdi -bunlar da mevkiin ceremeleri. Tam o sırada onu aynaya bakarken gören Miss Barrett yanlış bir çıkarsamada bulundu. O bir filozof, diye düşündü, görüntüyle gerçek arasındaki fark üzerine kafa yoruyor. Oysa tam tersine, Flush fermanlarına göz gezdiren bir aristokrattı o sırada.
Davul, zurna, ey gaziler, sokaklarda kalabalık… Hem oynayan, hem bağıran, hem de yürüyen coşkun ve genç askerler… Kendilerini nasıl bir akıbetin beklediğini bilmeyen ve “ya gazi, ya şehit!” diye bağırdıkları halde ölümü akıllarına bile getirmeyen zavallılar… Hayatın yeknesaklığı içerisinde birdenbire beliriveren bu korkunç değişikliği gülerek kabul eden, ona koşan ve ne için, kimin için ölmeye gideceklerini, nerede ve nasıl öldürüleceklerini sormayı asla akıllarına getirmeyen kahramanlar…

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir erkeği düşündüğü sürece kadının düşünmesine itiraz eden olmaz.
İngiltere toprağına basar basmaz tek yapabileceğim, çay servisi yapmak ve beyefendilere beğendiniz mi diye sormak olacak. “Şeker alır mısınız? Krema alır mısınız?” Ağızını büze büze bunları söylerken, bir zamanlar ait olmaktan gurur duyduğu karşı cinsi, yani erkek cinsini ne kadar aşağıladığını fark edip dehşete kapıldı. “Sırf bir kadının ayak bileklerini gördüler diye,” diye düşündü, “direğin tepesinden düşerler; kuklalar gibi giyinip kadınlar pohpohlasın diye sokakları arşınlarlar; onlarla alay ederler korkusuyla kadınlara eğitim vermekten kaçınırlar; en çelimsiz eksik eteğin bile kuklası olurlar; yine de küçük dünyaları ben yarattım havalarında dolaşırlar - aman Tanrım!” diye düşündü. “bizi nasıl da budala yerine koyuyorlar, biz de ne kadar budalayız!”
Reklam
Reklam
121 öğeden 91 ile 105 arasındakiler gösteriliyor.