Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

emre civelek

TAŞLAR Burası insanların tamir edildiği şehir, Kocaman bir örs üzerine uzanmışım. Dümdüz mavi gök çemberi, Uçup gitmiş bir bebeğin şapkası gibi Ben ışığın dışına düştüğümde. Kayıtsızlık
Reklam
LADY LAZARUS Gene yaptım, gene yaptım işte. On yılda bir kere, Beceririm bunu ben. Bir çeşit ayaklı mucize, tenim Bir Nazi abajuru kadar parlak,
Rakip Sana benzerdi ay, gülümsese. Güzel bir şeyle aynı izlenimi Bırakıyorsun, ama yokedici. Işık ödünç almada yok ikinizin üstüne de. Onun O gibi açılmış ağzı dünyaya kederlenir; seninkinin umrunda değil, Senin ilk yeteneğin her şeyden taş yapabilmektir. Bir mozoleye uyanıyorum; sen buradasın, Parmaklarını mermer masada tıklatıyorsun, sigara arıyorsun, Bir kadın gibi garez dolusun, ama o denli gergin değil. Yanıtlanamaz bir şey söylemeye can atıyorsun. Ay da aşağılar etkisi altındakileri, Ama gündüz vakti gülünçtür. Öte yandan senin tatminsizliklerin, Ne güzel, hiç aksamadan çıkar posta kutumdan. Siyah ve beyazdır, karbonmonoksit gibi yayılır. Bir gün yok ki senden bir haber gelmesin, Belki Afrika’da geziyorsun ama beni düşünüyorsundur. Temmuz 1961

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Denize girer, dalgalarla sevişir. Kıyıya çıkar, kumlarla sevişir. Ağaç gövdelerine sarılıp sarılıp Ağaçlarla sevişir. İnsanlarla sevişmenin acısını çekmektense Küçük derenin yatağında ışıldayan taşlarla Ölesiye sevişir
“Kendini bu dünyadan sürgün eden herkes ötekileri sevmelidir, ötekilerin dünyasından da sürgüne gitmektedir çünkü. Gerçek, bu yolla insanın doğasının derinliklerini kavramaya başlar, elbette sevilir insan, fakat tek koşulla: Terazide sevilenle eşit çekmek.”
Reklam
“Kimileri güneşi kanıt sayarak acı çekmenin varlığını yadsır, O, acı çekmeyi kanıt sayarak güneşin varlığını yadsıyor.”
“Bir elma, biri diğerinden değişik görünümlere sahip olabilir: Kafasını uzatıp masanın üzerindeki elmayı görmeye çalışan çocuğun görüşü ve bunun yanında, hiç sakınmasız, elmayı yanındakine verebilen evin efendisininki.”
Durumun ne kadar umutsuzsa, seni o kadar uzağa saklamaya çalışırlar.
Sayfa 169Kitabı okudu
“Kadınları korumaktan vazgeçmeniz lazım, onları farklı işler ve uğraşlarla baş başa bırakın; izin verin ki asker olsunlar, denizci olsunlar, otomobil sürsünler, liman işçisi olsunlar… Kadınlık korunmaya muhtaç bir varoluş olmaktan çıkınca her şey olabilir.” ———————————————————————————— “İsterseniz kitaplıklarınıza kilit vurun; ama zihnimin özgürlüğüne vurabileceğiniz ne bir kilit var ne de sürgü, ne de kapatabileceğiniz bir kapı.”
“…. derken garip bir düşünceye çarpıldım. Adam ölmüş. Onun gibilerin hepsi ölüydü. Etrafımdaki birçok insanın belki de ölmüş olduğu o an kafama dank etti. Bir insanın kalbi durunca -daha önce değil- öldüğünü söyleriz. Bana biraz keyfi geliyor bu. Sonuçta vücudun bazı kısımları çalışmaya devam ediyor; mesela saçlar, tüyler daha yıllarca uzuyor. Belki insan asıl beyni durunca ölüyor, yeni bir düşünceyi idrak etme gücünü yitirince. Bizim Porteous da öyle biri. Olağanüstü bilgili, olağanüstü zevk sahibi ama değişme kabiliyeti yok. Tekrar tekrar aynı şeyleri söylüyor, aynı şeyleri düşünüyor. Üstelik onun gibiler ne kadar çok. İçeriden durmuş ölü kafalar. Aynı küçük izin üstünde ileri geri hareket eden ve bu arada hayaletler gibi gitgide soluklaşan kafalar.”
Sayfa 176Kitabı okudu
Reklam
“Bir insan hiç olmadıkça, Tanrı ondan hiçbir şey yapamaz.” -Martin Luther
Geri17
116 öğeden 106 ile 116 arasındakiler gösteriliyor.