Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"İnsanların cehaleti korkunç! O kadar ki, anlamadan okudukları Allah'ın Kitabının ayetleriyle çocuklarını azarlamaya kalkıyorlar.""
Reklam
Tasavvuf
Tasavvuf'u dışlayıp haram saymak ise İslâm'a karşı cinayettir. Zira tasavvufun, bozulmuş ve sapmış sözde tasavvuf şekilleriyle ve onların şeriattan uzaklaşmış tarikatlarıyla hiçbir alâkası yoktur. Aksine tasavvuf, İslâm'ın derûnîleştirilmesi, içselleştirilmesidir. İçselleştirilmeyen bir İslâm, kuru ve şekilci ritüel ve ibadet derekesine düşer; ibadetlere anlam veren Allah aşkı olmayınca, ölü bir İslâm çıkar karşımıza. İslâm'da dînî düşüncenin her ihyası ve diriltilişi, tasavvufun bu iâde-i itibarından geçer. Gazali bunu muhteşem bir şekilde yapmıştır.
Sayfa 214 - TimaşKitabı okudu
"Ruhların uyuşması, bedenlerin uyuşmasından sonsuz derecede daha güzeldir. -İbn Hazm
Sayfa 93 - TimaşKitabı okudu
" Peygamberlerinin himmet ve gayretiyle oluşturulan İslam medeniyeti, museviliğin en iyi yanlarını ve Bizans ilmini alıp özümsemiş, yanına bir de büyük Hint geleneğiyle birlikte Pers'in en değerli özelliklerini ve esrarengiz Çin'den alınma pek çok şeyi endülüs'e getirmiş bir medeniyetti." -Blasko İbarez
Endülüs'teki canlanış
"İspanya'da yeniden canlanış, güneyden gelen Fatih müslümanlar sayesinde oldu. Aslında bir fetih değil, bir medenileşme seferi idi. Doğar doğmaz zafere koşan, insanı hayrette bırakacak bu genç ve zinde kültür bize o yolla girip yerleşti." -İspanyol yazar Blasko İbarez
Sayfa 25 - TimaşKitabı okudu
Reklam
Roger Garaudy
"Bilgelikten ve imandan ayrılmış bilimi başlı başına bir gaye haline getiren 'Niçin?' sorusunu sormayan gaye, sınıf ve ön kabul meselesine sorgulamayan hali hazırdaki pozitivizme gelince, bu anlayış insanlığın tamamını intihara sürükleyecek bir tehlike arz ediyor."
Sayfa 10 - TimaşKitabı okudu
İslâm medeniyetinin zamana meydan okuyan eserlerini bugünkü manada 'Doğulu' diye tanımlamak elbette hata olur. İbn Sina'ya bugün 'Orta Doğu' adı verilen bölgede yaşadı diye 'Doğulu filozof' demek ne kadar manasızsa, Endülüs'te yaşayan İbn Rüşd'e 'batılı filozof' demek de o kadar anlamsız. Osmanlı tarihinin önemli bir kısmı Güney Avrupa'da geçmiş , ayrıca Yahudiler ve Hristiyanlar asırlar boyunca Suriye, Irak, Kudüs, Mısır gibi bölgelerde Müslümanlarla beraber yaşamıştır. Her kategorik ayrım gibi Doğu-Batı karşıtlığı da sadece tarih ufkumuzu daraltır.
Sayfa 18
XVI.XVIII.yüzyıllarda Avrupa'daki Türk imajı somut bir şekil alır ve bu konuda zengin bir literatür oluşur. Ortaçağ'da "Sarasin"; Endülüs'te "Moor" kelimeleriyle ifade edilen müslümanlar, XVI.yüzyıldan sonra giderek "Türk" tipiyle özdeşleştirilir. Türkler'in yani Osmanlılar'ın Balkanlar'ın içlerine ve Güneydoğu Avrupa'nın sınırlarına kadar ilerlemesi,kıyametin bir işareti olarak görülür.
O fakihler İmam Malik'in hüküm ve fetvalarına, Allah'ın sünneti olan Kur'an'dan ve Peygamberin sünnetinden daha fazla başvurur hale gelince ve İslam'ın evrensel niteliğini karartan yabancı bir geleneği dayatmak için yabancı ordulara çağrı yapacak kadar ileri gidince, İslamı köhneleşmeye ve gerilemeye mahkum ettiler, dolayısıyla da İslam'ın düşmanlarına bekledikleri o fırsatları altın tepsilerle sunmuş oldular.
Sayfa 333Kitabı okudu
Reklam
Biz kurtuba'dan, camisinden ve Endülüs islam'ından söz ederken niyetimiz anlı şanlı bir ölüye bir türbe dikmek değil... Aksine Aşkın kılavuzluk ettiği o Ellerden nöbeti devralmak.
Sayfa 317Kitabı okudu
Yahudi veya Hristiyan toplulukların kitleler halinde İslam'a geçmeleri için zorlamaya ihtiyaç yoktu. Onlar dinlerinden dönme duygusundan ziyade İslam'da Kendi gerçek dinlerini bulduklarına inanarak bu dine giriyorlardı. Tarık Bin ziyad'ın bir avuç askerinin karaya çıkışından 3 çeyrek asır sonra bütün İspanya topraklarında milyonlarca müminin namaz kılmasına imkan verecek büyük camilerin inşasının nasıl gerekli ve mümkün hale geldiğini İşte bu derin ama özü itibariyle barışçı değişim yeterince izah eder.
Sayfa 305Kitabı okudu
Bir asırlık bir sürenin sonunda durum değişir. Iki halk arasında mecburen bir kaynaşma gerçekleşir. Çünkü Endülüs'e yerleşenler ülkenin kadınları ile evlenmişlerdi. Birkaç 10 yıl geçer geçmez hemen hemen hepsinin Latin asıllı ya bir Annesi vardı ya da bir karısı. Üstelik ortam da istikrara kavuşmuştu, artık sahillere gelen ve yavaş yavaş ülkenin içlerine nüfuz edenler sadece tüccarlar değildi, sanatçılar ve Yazarlar da geliyorlardı.
Sayfa 227Kitabı okudu
O zamanlar batınınkinden hayli ilerde olan Bağdat'ın bütün o kültür havasını da getirir, o kibar hayat tarzının taklidi dayanılmaz bir cazibe kazanır. Doğu'nun kitapları batıya sel gibi akar.
Sayfa 227Kitabı okudu
Endülüs
"İnsanların cehaleti korkunç! O kadar ki, anlamadan okudukları Allah'ın Kitabının ayetleriyle çocuklarını azarlamaya kalkıyorlar. " (İbn Hazm)
Sayfa 87
515 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.