Kan davalısının üzerine silah doğrultan Ali'lerin, vurulan Sarı Mehmet'lerin, ölmekten değil öldürmekten kaçan Kancık Aziz'lerin hikayesi...
Bir oğlunu toprağa verip, diğerini kan davasına kurban etmeye gönüllü; "oğlumun kanı yerde kalırsa ahirette iki elim yakanda" diye dövünen anaların hikayesi...
Birtakım politikacıların ve onların uydusu haline gelmiş birtakım yazarların, çizerlerin, -tıpkı kan davalısını öldürmezse oğluna sütünü helal etmeyen analar gibi- gençleri farklı fikirlerle birbirine kırdırmaya çalışanların hikayesi...
Değişimden, değişmenin çirkinleştirme ihtimalinden nasip alanların hikayesi...
Zühre'nin, Asorti Beki'nin, Hoca'nın, Allah'a Yan Bakan'ın, Anasınıngözü Kaptan'ın, Fıstıkçı Cevdet'in hikayesi...
Koskoca dünyada yalnız kalanların ve tüm olanlara "boşveeeer, biz işimize bakalım" diyenlerin hikayesi...
Tarık Buğra'nın diğer eserlerinin yanında gölgede kalmış olsa da, enfes betimlemelerle, akıcı üslubuyla okunmaya değer bir kitap, tavsiyedir.
Bir devletin milletine benim devletim diyebilmesinden ziyade bir milletin devletine benim devletim diyebilmesi daha önemlidir. Eğer bir millet başındaki devletten korkuyorsa, bir devlet altındaki milleti zulümle idare ediyorsa o baş ile gövde çoktan birbirinden ayrılmış demektir ve bu devletten de milletten de hayır beklenmez. Devlet ve millet olma vasfını çoktan kaybetmiştir. Dağılıp gider. Mafyatik düzen hakim olur. Hele bir de satın alınan insan çoksa o ülkede, belde de uzun yıllar bela eksik olmaz. Herkes birbirinin kuyusunu kazmaya başlar. Filler tepiştikçe karıncalar ezilmeye başlar. O ülkeden kaçabilen kurtulur, huzuru başka yerlerde aramaya başlar. Ülkenin güçlüleri yedi sülalesine yetecek serveti fakir halkı ezerek, hatta üzerinden halk edebiyatı yaparak ya da korkutarak, halkın içinden adamlar satın alarak, istihbarat kurarak hayatı onlara zehir eder. Halk artık sadece karnını doyurmayı düşünüp, kölelik sistemi çarkına çoktan girecektir. Herkes tercihinin sonucunu yaşayacaktır. Fakat ilahi kader toplumdaki masumlar hatırına cereyan ederse küçük bir sinek ben büyüğüm diyen Nemrut'u, küçük bir mikrop nice sağlam büyükleri yerle bir etmiştir. Mezarlıklar kendini vazgeçilmez sananlarla doludur. Yeter ki insanları hayvanlardan ayıran büyük bir nimet olan akıl yolu terkedilmesin... Yaşar Kemal de kitapta güçlüleri filler üzerinden ezilen halkı da çalışıp didinen karıncalar üzerinden anlatmış. Enfes bir kitap. Kuran kıssaları da tarih de hep tekerrür ediyor kıyamete kadar hep edecek. Ne mutlu ders alabilen toplumlara!
Utanç verici bir hatıranın izini silmeye çalışıyordu. O anın enfes fiziksel şartları kendisine hakim olmuştu. Yine de Kendini huzurlu hissetti; Çünkü günahın doğurduğu duygular tıpkı ateş gibi yok ettiği kadar arındırabilirdi de!
Ömer Hayyam' ın hayatı ile başlayan kitapta bir anda kendinizi Nizamülmülk ve Hasan Sabbah ilişkisi arasında yeri geliyor Selçuklu Devleti saray entrikaları yeri geliyor Alamur Kalesinde buluyorsunuz. Tarih üzerine yazılmış okuduğum enfes kitaplarından biri. Selçuklu döneminden ilerleyen sayfalarında İran şehri Tahrandaki siyasi olayların içinde yer alıyorsunuz. Ve serüveniniz Titanikle şahlanıyor. Macera ve tarihin uyumunu yaşamak isteyen herkese önerim içinde aşk da var tabi.
SemerkantAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 202062,2bin okunma