Yaşamında işleri pek yolunda gitmeyen Jonathan, bir pazar günü hava almak için dışarı çıkmış gezerken yanına bir çingene yaklaşır. El falına bakıp kehanette bulunan çingene kızın ağzından şaşkınlıkla tek bir cümle çıkar:
Öleceksin!
Zaten fazlasıyla kaygıya boğulmuş olan Jonathan’ı bu kehanet daha da çıkmaza sürükler. İnanmak istemese de kafasında dönüp duran bu söz onu bir şeyler yapmaya zorlarken tatile çıkmaya karar verir. Ve bu tatil boyunca kendinde birçok şeyi değiştiren Jonathan hayata bambaşka bir pencereden bakmaya başlar. Tatil dönüşü hayatı ve hayata bakış açısı tamamen değişmiştir. Sonrası mı?
Bunun için kitabı okumalısınız.
Kitabı merak ettiyseniz, tavsiyemdir.
Kişisel Gelişim romanı okumayı seviyorsanız, tavsiyemdir.
Hayatınızda bir şeyler ters gidiyor ve canınız fena halde sıkkınsa, tavsiyemdir.
Hayatınızda değişiklik yapmak istiyorsanız, tavsiyemdir...
Şahsen ben oldukça beğendim. Jonathan’ın Margie halası ile yaptığı sohbetleri merakla okudum. O sohbetler sizin de hayatınıza ufak da olsa bir dokunuş yapacak ve size belli farkındalıklar katacak, buna eminim. Yazarın daha önce “Tanrı Daima Tebdil-i Kıyafet Gezer” romanını okumuş ve çok sevmiştim. O kitabını da şiddetle tavsiye ederim. Yazarın kalemi oldukça akıcı. İçinizdeki umuda ve sevgiye ışık tutan bir yanı var.
Kitabın arka kapağında kitapla ilgili söylenen bir cümle çok hoşuma gitti, onu da buraya yazmadan edemeyeceğim;
“Hayatın özünün, yaşarken kurduğumuz bağlar olduğunu hatırlatan enfes bir roman.”
-Metronews
Gerçekten öyle…
Okumanızı tavsiye ederim.
Sevgiler.
5 yaşlarındaki Gibs utangaç, çekingen, asosyal, hırçın, öfkeli bir çocuktur. Kimileri onu zihinsel engelli, otizmli ya da hasta olarak görmektedir. Ama aynı zamanda zeki bir çocuktur da. Gibs'in ebeveynleri ise doktordur. Gibs oyun terapisine başlar ve hayat hem onun hem de çevresindekiler için değişmeye başlar. Bir çocuğun gelişimi için ilginin ve sevginin önemini anlatan enfes bir kitap.
"Hayaller kurulabilir, gökyüzü arzulanabilir, hafızada binlerce enfes anı canlandırılabilir ama bir bedenin bir ötekini arayışının yeri nasıl doldurulabilir?"
“Nar ağacı kitabı bir Kafkasya türkü olarak çok yakın ve sıcak duygularla okuduğum bir kitap oldu. İçeriğinde dikkatimi çeken güzel bir cümleye rast geldim. ‘𝐶̧𝑜𝑘 𝑔𝑎𝑟𝑖𝑝 𝐼̇𝑟𝑎𝑛’𝑑𝑎 𝑇𝑢̈𝑟𝑘𝑢̈𝑧, 𝑓𝑎𝑘𝑎𝑡 𝑇𝑢̈𝑟𝑘𝑖𝑦𝑒’𝑑𝑒 𝑎𝑐𝑒𝑚 𝑜𝑙𝑢𝑦𝑜𝑟𝑢𝑧.’ Bu sözler yabancısı olmadığım bir durumdu aslında, belki de bu yüzden unutulmayacak bir tesiri oldu benim için sanki Kızılbaş
Georgi Gospodinov
Anlatıcı -Yazar diyemeyeceğim kadar dışsallaştırılmış-, kendi söylemek istediklerini ikinci kez dışsal bir bağlayıcılıkla anlatma yoluna gitmiş.
Anlatıcı kontrolü sağlayacak konumda değildir, edilgendir.
Sanki olan biten her şey kurgusal karakter; geriatri uzmanı Dr. Gaustin'in yapıp ettiğidir,
Kitap okuma eyleminin en güzel yanı; herkesin bir kitabı farklı yorumlayabilme kapasitesine sahip olması ve paylaşması. Burada da bu kitapla ilgili enfes yorumlar ve analizler yapılmıştı. Benim için ise - en ilkel analiz ile - bir büyüme hikayesi. Arkada ise hepimizin bildiği son 30 yılın ayak sesleri. Bir yandan keyifli bir okuma, bir yandan ise hüzünlü, hüznüm karakterlerin kaybettiklerinden değil, istanbul daki o eski komşulukları, saygılı bir biçimde bir arada yaşama hakkını tecrübe edemediğimizdendir.