Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Çağla

136 syf.
8/10 puan verdi
Mahir Ünsal Eriş ile ilk tanışmamız ama ne tanışma! Köşeyi dönünce bizi karşılayan hikâyeler hepsi. Capcanlı karşımızda, hayat gibi. Hikâyeler belli temalar üzerinde yoğunlaşmış; aile olmak/olamamak, yalnızlık, terk ediliş, hayaller, umut/umutsuzluk, yaşam telaşı,... Bütün bunların bir noktasında mizahtan da asla vazgeçmemiş ve hikâyeleri böyle canlı yapan da bu: yaşadığımız hayatın ta kendisi olması. Üniversitede zar zor okutulan torun, Feridun değilken Feridun olmanın tadını sonuna kadar çıkaran genç, futbolcu olma hayalini eşi ve çocuklarına tercih eden adam,... Ve bütün bunlara eşlik eden Erdek, Bandırma, Biga manzarası. Her birini büyük bir keyifle okudum hikâyelerin. Her bir hikâyede tekrar tekrar yürüdüm Eriş'in anlattığı sokaklarda. E tabi Feridun olmayan Feridun'un Çuğra'ya yürüyüşünü kıskanmadım değil, Erdek'te olsak güneşi ne kadar güzel batırırdık orda yine. Adı gibi olduğu kadar güzel anılar aslında bu hikâyeler. Okuyanı çok olsun isterim. Okunsun ve Çuğra'ya gidilip güneşle orda vedalaşılsın.
Olduğu Kadar Güzeldik
Olduğu Kadar GüzeldikMahir Ünsal Eriş · Can Yayınları · 20212,955 okunma
Reklam
128 syf.
8/10 puan verdi
'Kopenhag Üçlemesi'nin son kitabı Bağımlılık. Belki de en vurucu olanı ve fakat edebi açıdan da en sakini. Çocukluk ve Gençlik'te anlattığı her şey yirmili yaşlarını şekillendiriyor Tove Ditlevsen'in; insanlarla kuramadığı bağ, yazma tutkusu ve en acısı da hayatı bir yerinden yakalayamadığı hissi. Bunu en güzel şekilde şöyle
Bağımlılık
BağımlılıkTove Ditlevsen · Monokl · 2020296 okunma
108 syf.
7/10 puan verdi
Şehirden kesitler sunan ve bunu da akıp giden bir dille yapan öykülerden oluşuyor Baharda Yine Geliriz. Bir tepede oturmuşsunuz da bütün şehri, olan biteni oradan sakince izliyormuşsunuz hissi veriyor kitap. Hayatın karmaşasında öyle sakince ilerliyor. Bizim Büyük Çaresizliğimiz ile tanışıp uzun süre ara verenlerdenim Barış Bıçakçı'ya. Baharda Yine Geliriz önce ismiyle sonra da kapak fotoğrafı ile "Haydi artık, zamanıdır." dedi. Bu defa güzel hislerle vedalaştık Bıçakçı ile. Aralarında Şehir Rehberi (bize şehirden haber veren) adlı bölümlere yer verilen kısacık öykülerle bir sürü insanın hayatına yolculuk yapıyoruz bu kitapta. Balkondaki adam, berber koltuğundaki müşteri, gece sokakta karşılaşılan arkadaş, huysuz komşu, şirket yemeği konuşmaları, 99 depremi (ki ben bunu yaşayanlardanım), Ankara sokakları,... Birçok hayattan kısacık kesitler sunmakla kalmayıp betimlemeleriyle bütün olan biteni capcanlı karşımızda belirtiveriyor Barış Bıçakçı. Eski bir fotoğrafa bakarken, denizi izlerken, vapurdaki konuşmaları dinlerken ya da oturduğumuz kafenin önünde geçen insanlara yazdığımız hikâyeler gibi bu kitap. Karmaşaya dışardan bakıp durgunlaştırmak, 'an'ı önemli kılmak gibi. Seçtiği her kesit uzayıp gidiverecekken bunu tam zamanında hem de eksiklik hissettirmeden bitirmesi Barış Bıçakçı'nın kaleminin ustalığı bence.
Baharda Yine Geliriz
Baharda Yine GelirizBarış Bıçakçı · İletişim Yayınevi · 20201,906 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
168 syf.
8/10 puan verdi
Her şey yolunda giderken tepetaklak olan hayatların hikâyesi Bir Ada İcat Etmek. 'Yas'ın biricikliğinin dupduru anlatımlarından biri, duru fakat vurucu. Tom, Nora ve Dani, çekirdek bir aile. Zaten çekirdek olan bir aile ne kadar parçalanabilir, ne kadar dağılır? Ansızın gelen ölümler aileyi bir araya mı getirir, ayrı köşelere mi savurur? Yas tutmanın yazılı bir kuralı mı vardır? Ağlamanın vakti var mıdır ya da işe başlamanın ya da mezarlığın tamamlanmasının ya da en zoru mesela yeniden gülebilmenin ve hatta güldüğünde bunu doğal karşılamanın? Bütün bunların cevabı gibi bu kitap. İlk sayfadan yüzünüze kocaman bir tokat atıyor, sonra henüz o his geçmemişken yenileri eklenerek bitiveriyor kitap. Her ölüm zor ve her ölen birileri için çok kıymetli fakat evlat kaybının her zaman en kötüsü olduğu söylenir, Nora ve Dani'nin Tom'u kaybetmeleri de öyle. Yaşanan güzel anıların canlanması, ölmeyip yaşamaya devam eden çocuklara duyulan öfke, planlanmış fakat gerçekleştirilememiş hayaller,... Bütün bunların ortasında kalan anne-baba. İyileşme sancıları ve bunu deneye yanıla öğrenme yolculuğu. Oldukça etkileyici ve yasın başka başka hallerini de ortaya koyan bir hikâye Bir Ada İcat Etmek. Son sayfalarda 'Aa neden böyle oldu ki, ne güzel akıp gidiyordu, hızlıca mı bitirmeye çalıştı hikâyenin sonunu?' dedirtse de son 2 sayfada gönlümü aldı Alain Gillot. Kendi yasımıza yas eklese de - bu da bir sağaltma yöntemi bence- yas üzerine okumayı sevenlerin okuması gerekenlerden.
Bir Ada İcat Etmek
Bir Ada İcat EtmekAlain Gillot · Türkiye İş Bankası Yayınları · 2023276 okunma
96 syf.
8/10 puan verdi
Alkor ve Mizar'a diye başlıyor kitap. Mizar ve Alkor, gökyüzüne bakıldığında birbirine çok yakın görünen iki yıldız fakat birbirlerine bir ışık yılının yaklaşık dörtte biri kadar yakınlar. Aile bağları, ikili ilişkiler ve aidiyet çevresinde toplanan öykülerden oluşan Bilinmeyen Sular'da da durum tam olarak böyle, yanı başımızdayken uzaklarda, uzaktayken bizimle hissettiklerimiz. Her bir öyküden önceden Pink Floyd şarkılarından epigraf var. Her biri özenle seçilmiş ve öykünün öncüsü niteliğinde. Sonrasında dupduru bir dille yazılmış, içinde kendimizden parçalar bulacağımız akıp giden satırlar... Lisedeki halimize de götürüyor kitap, güzel anılar biriktirdiğimiz çocukluk evimize de... Sonra oradan alıyor bizi kuramadığımız bağlara rüyalardan el sallayalım diyor, gitmek isteyip de gidemediğimiz yerleri hatırlatıp gidebilme düşüncesini tekmeliyor, geçmişe baktırıp hatıralara gülümsettiriyor. Samimi bir anlatımla yapıyor hepsini Mevsim Yenice. Bilinmeyen suların sıbırlarında yüzüyor öyküler, bilinmeyen sularda yüzmenin çok da kötü olmayabileceğini söylerken denemek için adım atmya cesaretlendiriyor bir noktada. Öykülerdeki nesnelerin özenle seçilmiş olması da gözden kaçmamalı okurken. Bir öyküde puantiyeli plastik şemsiye, başka bir öyküde terastaki depo. Bu nesnelerin de yardımıyla az sözle çok anlatanlardan Bilinmeyen Sular. Tanıştığıma sevindiğim bir yazar Mevsim Yenice. Sırada Tekme Tokatlı Şehir Rehberi var.
Bilinmeyen Sular
Bilinmeyen SularMevsim Yenice · Can Yayınları · 2019737 okunma
Reklam
48 syf.
9/10 puan verdi
Henüz en başındayken yakalıyor yine bizi Ernaux: "Yaşadıklarımı yazmazsam yaşananlar tamamlanmamış olur, yaşandığıyla kalır." Bu derin iç dökmeleri mirası olarak bırakıyor böylelikle, cesurca. Söz konusu Annie Ernaux ve metinleri olunca asla objektif olamıyorum ve fakat bunu fazlasıyla hak ediyor kendisi. Simone de Beauvoir'ın, Marguerite Duras'nın, Leyla Erbil'in, Tomris Uyar'ın çağımızda hâlâ yaşayan yansıması gibi Annie Ernaux, kadınlık tarihinin vücut bulup dile gelmiş hali gibi metinleri. Eril topluma bir başkaldırı 'Genç Adam'. Hep 'diğer türlü'sünü duyduğumuz, bildiğimiz hikâyelerin 'bu taraftan' olan hali. Elli iki yaşında üniversitede görev yaparken kendisini yirmilerine götürme serüveni, yalın ve apaçık anlatısıyla. Gerçekliğinden kopmadan -şimdinin farkında bir şekilde- bir daha hissedemeyeceği sandığı duyguları var etme yolculuğu. Bu hissin var olduğunu ve hissetmenin/hissedebilmenin dünya üzerindeki en büyük mucizelerden olduğunu kadınlığa armağan ettiği metni Genç Adam. Yazarak yaşadıklarını 'var' kılan, 'var' olduğunu bilerek yaşamamızı sağlayan güçlü bir kalem Annie Ernaux, iyi ki!
Genç Adam
Genç AdamAnnie Ernaux · Can Yayınları · 2024219 okunma
48 syf.
9/10 puan verdi
Bir insanın kendini anlatabilmesi, anlattıklarını karşısındakine duyurabilmesi hayattaki en güç işlerden biri. Kurgular sayesinde hayatı, iyiyi-kötüyü, dünü-bugünü, savaşı-barışı,.. anlatan ve okurlarında iz bırakıp ölümsüzlüğü keşfeden yazarların kendi içlerine dönüp: 'Ben buyum, yazdıklarım da bunun bir sonucu.' deme şekilleri büyük bir miras. Ágota Kristóf, çocukluğundan başlayıp anlatıyor, kısacık ama upuzun: Macaristan'da geçirdiği yoksul fakat mutlu çocukluğunu, savaşı ve yine beraberinde getirdiği yoksulluğu, okul dönemini, eşi ve bebeğiyle olan zorunlu göç meselesini, aidiyeti,... Okumaz Yazmaz, rutinlerin ne kadar kıymetli olduğunu hatırlatıyor sayfaları çevirdikçe. Aile ile geçirilen mutlu günleri, beraber yenilen yemekleri, ana dilde yapılan sohbetleri,... Eşi ve bebeğiyle İsviçre'ye mülteci olarak gitme sürecini (bizim başımıza gelmeyecekmiş gibi izlediğimiz haberlerin gerçek oluşunun verdiği acıyı), yeni bir dile adapte olma sürecinde ne kadar vatansız hissettiğini yalın ana vurucu şekilde anlatıyor Kristóf. Kristóf okumaya başlamadan önce mutlaka okunması gereken bir metin Okumaz Yazmaz, kendini bulma yolculuğuna eşlik edip kitaplarında neyi, neden, nasıl ifade etmeyi seçtiğine ışık tutmak adına.
Okumaz Yazmaz
Okumaz YazmazAgota Kristof · Can Yayınları · 20231,140 okunma
104 syf.
8/10 puan verdi
1989'da yayımlanmış Yelkovan Yokuşu. Yedi öykü var kitapta ve öyküleri 1983, 1976, 1979, 1983, 1986,1984 yıllarında yazmış sevgili Selçuk Baran. Ben Mart 2024'te okudum ve hâlâ aynı güncellikte, hâlâ başımı çevirsem yanımda olup bitiyor gibi hepsi. Karakter betimlemeleri de bir kadar güçlü, her biri karşımdaydı sanki okurken. Tortu'yu okuyup çokça sevmiştim fakat sonrasında epey ara verdim Selçuk Baran okumaya. Yelkovan Yokuşu ile tekrar buluştuk kendisiyle, anlattıkları hüzünlü olsa da okumak iyi hissettiriyor. Her bir öykü birbirinden bağımsız olsa da benzer temalar etrafında toplanıyor öyküler; yalnızlık, yaşlanma, hayata tutunma,... Başladığı noktadan çok başka noktada bitiyor bazı öyküler, bu da şaşkınlık yaratırken bir sonraki öykü için heyecan uyandırıyor. Öykülerdeki ana karakterler hem cinsiyet hem de yaş bakımından değişiklik gösteriyor. Bir öyküde bir erkeğin gözünden dinlerken olayları, bir sonrakinde küçük bir kızın hisleriyle bakıyoruz dünyaya mesela. Dili mucizevi şekilde kullanıyor Selçuk Baran.
Yelkovan Yokuşu
Yelkovan YokuşuSelçuk Baran · Yapı Kredi Yayınları · 2020248 okunma
112 syf.
6/10 puan verdi
Elisa Shua Dusapin, babası Fransız annesi Güney Koreli olması sebebiyle iki ülkede de yaşıyor ve farklı kültürlerin etkisinde büyüyor. Bunun yansımalarını kitabın her satırında görmek mümkün. Uzak Doğu Edebiyatı ile aramız limoni. Yazarın hem Uzak Doğu hem Avrupa karması olan kurgusuyla ne tam anlaştık ne de okuduğuma pişmanım. (Okuma
Sokço’da Kış
Sokço’da KışElisa Shua Dusapin · Can Yayınları · 2023331 okunma
188 syf.
9/10 puan verdi
Olan bitenden kaçmak için neler yaparsınız? Akşam trafiğinden, gürültüden, market sırasından,... Alice, George, Rose, Suzette, Linda, Clarence, Alex, Sydney ve adı geçen diğer karakterler yüzmeyi tercih ediyor. Yavaş, orta ve hızlı kulvarlarda; bir havuzda yüzüyorlar, uzun zamandır, ve böyle uzaklaşıyorlar karmaşadan. Yüzmek onlar için bir çeşit
Yüzücüler
YüzücülerJulie Otsuka · Domingo Yayınları · 2023246 okunma
Reklam
72 syf.
8/10 puan verdi
Yunan Mitolojisindeki efsaneye göre Pygmalion bir kadın heykeli yapmaya karar verir ve yaptığı heykele aşık olur, Tanrılara bu heykele benzeyen bir kadınla karşılaşabilmek için yalvarır ve Galateia, Pygmalion'un elinde hayat bulur. Bu mitolojiden yola çıkarak Madeline Miller, Galateia'yı yeniden ele alıp Ambra Garlaschelli'nin illüstrasyonlarıyla harika bir kitap çıkarmış ortaya. Galateia, kızı Paphos'un özgürlüğü için -ki tam da bu noktada kadın olma, kadın hakları ile ilgili vurgular var- kendi özgürlüğünden vazgeçiyor ve Miller bunu oldukça masalsı şekilde anlatıyor. Galateia'nın ellerinde hayat bulmasıyla kibri büyüyen ve elde ettiklerinden fazlasını isteyen Pygmalion'a Galateia'nın verdiği büyük dersi okuyoruz adım adım. Galateia ve kızı Paphos'un doğa tasvirleriyle süslenen anıları sımsıcak bir his veriyor okura. Paphos'un okumayı ve hayatı öğrenebilmesi için eğitim alması adına Galateia'nın verdiği çaba içinde yaşadığımız yüzyılda hâlâ bir yerlerde gerçek. Feminist edebiyatın çoğu eserinde deniz ve özgürlük beraberce kullanılıyor. Madeline Miller da Galateia'nın özgürlüğü denizde bulmasını ve bunu çok sevdiği kızı Paphos için yapmasını masalsı ve dokunaklı şekilde yapmış. Az ama çok, hüzünlü ama huzur da veriyor. Masalsı anlatımın yanına mükemmel illüstrasyonlar da eklenince sayfaları çevirme süresi epey artıyor okurken. Ara ara dönüp eşsiz görsellere bakıp tekrar okuyacağım Galateia ve mücadelesini.
Galateia
GalateiaMadeline Miller · İthaki Yayınları · 20222,951 okunma
87 syf.
9/10 puan verdi
Libretto; opera, bale, müzikal gibi müzikal sahne eserlerinin metinlerin verilen ad. Uzaktan Aşk bir libretto ve opera olarak sahnelenmiş. Okurken Shakespeare'in dünyasında geziyor gibi hissettim fakat pek tabi Amin Maalouf imzasının olduğu belirgin bir eser. Beş perdeden oluşuyor opera ve karakterler şöyle: Jaufré Rudel, prens ve ozan ve
Uzaktan Aşk
Uzaktan AşkAmin Maalouf · Yapı Kredi Yayınları · 20183,627 okunma
192 syf.
10/10 puan verdi
'Dün'e 'şimdi'den bakmanın sıcak tarafı Çocukluk Defterleri. Film şeridi gibi ama sırasız, kaygısız, olduğu gibi. Geçmişte gözümüzü kapatıp fotoğrafladığımız anları gün yüzüne çıkaran nostalji kuşağı gibi. Yalın, naif, sımsıcak. Norah Lange çocukluğundan onda kalanları anlatıyor kitap boyunca. Anlatırken de bugün yazıyormuş gibi değil de sanki o gün yazmış gibi her birini. Aile olmayı, kardeşliği, yoksulluğu, rutinlerin sıcaklığını minik minik doğa tasvirleriyle birleştirip bizi pazar banyosundan sonra sütümüzü içip yattığımız akşamlara, her hafta ailece yediğimiz bisküvi tatlısına, kokusu burnumuza gelen sokak simidine, yaz kış soğuk olan balkon fayansına götürüyor. Okurken hem gülümseten hem hüzünlendiren ve zaten hayat da bu değil mi dedirten bir kitap Çocukluk Defterleri. Böyle dupduru yazıp bu kadar etkileyici olmak güç fakat Lange bunu çok iyi kotarmış bir yazar. Elinizde varsa hemen başlayın okumaya. Keyifli okumalar olsun.
Çocukluk Defterleri
Çocukluk DefterleriNorah Lange · Can Yayınları · 202340 okunma
160 syf.
·
Puan vermedi
Yazar Brigitte Giraud'nun kendi hikâyesi bu. Eşini yıllar önce motorsiklet kazasında kaybetmesi ama bu acının yıllar öncesinde kalmaması/kalamamasının hikâyesi. Her acı biricik, her acının dinamikleri farklı. Herkesin acıyı yaşayışı kendine özgü. Yıllar içinde biriktirdiği 'eğer'leri yazmış Giraud: "Eğer erkek kardeşim tatile gittiği hafta motorunu garajımıza park etmeseydi." "Eğer okulun bitiş saatinde çocukları hem anneler hem de babalar almasaydı." "Eğer yağmur yağsaydı." Bu liste uzayıp gidiyor ve yazar bu listeyi şöyle tanımlıyor: "Bunca senedir beni ele geçiren ve varlıksal gerçeğimi şartlı geçmiş zamana dönüştüren eğer listesi". Yas üzerine çok fazla kitap okudum. Aynı acıların farklı dinamiklerini okumak çoğu zaman sağaltıcı beni için. Buna rağmen Hızlı Yaşamak'ta bir mesafe var, belki donukluk olarak da tanımlayabilirim bunu. Okuyucuya geçemeyen his ve soğuk bir anlatım. Bu durumda en başta dediğime de dönüyorum tabi, herkesin yası yaşama ve dışa vurumu biricik. Mutlaka okunacaklardan değil benim için fakat konu üzerine özellikle okuma yapanlar okuyabilir.
Hızlı Yaşamak
Hızlı YaşamakBrigitte Giraud · İletişim Yayınları · 202358 okunma
100 syf.
7/10 puan verdi
Aksiyon filmi izler gibi okunan bir kitap ki kitabın aynı isimli filmi de mevcut. Zamanda hızlı gelgitlerle ilerliyor kurgu - bu gün anlatılırken bir anda karakterin çocukluğuna, oradan başka bir anısına ve sonra tekrar bu güne dönüyoruz örneğin - ve bu yüzden dikkat gerektiriyor okurken. Joe, eski bir deniz piyadesi ve FBI ajanı. Neredeyse bütün aksiyon-suç kitaplarında olduğu gibi geçmişiyle barışamayan bir insan Joe. Bir politikacının kayıp kızını bulmak için çıktığı yolda hem aile travmaları tetikleniyor, hem baba figürünü tekrar tekrar düşünüyor hem de siyaset ve politikanın kara yüzünü ortaya koyuyor yazar Jonathan Ames. Yedi Yayınları'nın seçkisini, kitap baskısı ve içeriğindeki özeni, çeviri ve editörlükteki titizliği seviyorum. Kitap kapaklarının mininal fakat vurucu olmasına (mesela bu kapaktaki çekiç gibi) hayranlık duyuyorum. Aksiyon-suç okumayı seviyorsanız Hiçbir Zaman Burada Değildin'e bakabilirsiniz.
Hiçbir Zaman Burada Değildin
Hiçbir Zaman Burada DeğildinJonathan Ames · Yedi Yayınları · 202274 okunma
231 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.