düşük kalite kişisel gelişim zırvalığıyla kafayı bozmuş bir teyzeyle veya amcayla edebiyat muhabbeti yapılır.
yazar kişisi: ben kitap yazdım/yazacağım
bu amca/teyze: aa ne hakkında? (yapay bir gülümseme)
beklediği cevap - 1 : karakter, metroda gördüğü kadına/adama âşık olur ve son durağa kadar onu takip eder, bir yemeğe çıkmayı teklif eder ve olaylar gelişir. (bu amca/teyze kişisinin hayal ettiği 'gelişen olaylar' tamamen tekdüze klişe şeylerdir, çünkü edebî hayal dünyası o kadarla sınırlıdır)
beklediği cevap - 2 : anadolu'nun bir köyünde hayatın zorluklarıyla mücadele eden genç bir öğretmen istanbul'daki nişanlısının başkasıyla evlendiğini öğrenir. (bu amca/teyze kişisi kendisinden naif bir tepki beklediğimizi sanar ve güya üzülmüş gibi yüzünü ekşitir)
beklediği cevap - 3 : üniversiteye yeni gelen bir gencin yaşadığı maddî manevî zorluklar
beklediği cevap - 4 : (eğer fantastik demişseniz) büyücü, cadı, kurt adam, vampir (bu amca/teyze kişisi hemen şey der: "ya ben fantastik okuyamıyorum, hep cadı büyücü falan var". hayatta mutlu olma reçetesi okumaya alıştığı için tabii fantastik deyince başka bir şey hayal edemiyor.)
4, 5, 6... diye saya saya bitiremeyiz
sonra bu amcaya/teyzeye absürt olay örgüleri içeren bir hikâyeden bahsettiğinizde onu edebî eser olarak algılayamaz. çünkü ona göre edebî eser sadece batı klasikleri ve çok satanlar listesiyle kısıtlıdır.
amca/teyze dedim ama bizim yaşlarımızda (20li yaşlar) olup da edebî takılan bilinçsiz bir kitle de var. hadi hepsine birden sövelim. sonra kitaplarımızı okumaya devam edelim. çay koyacam, çay isteyen var mı?