Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

yüce kanka kağan

yüce kanka kağan
@eskiiskeleyarasasi
hard rock hallelujah diyerek imana gelen bir neandertal. şu da bloğu: eskiiskeleyarasasi.wixsite.com/edebiyatambari
Ankara
Mersin, 1994
4 okur puanı
Ocak 2022 tarihinde katıldı
Sabitlenmiş gönderi
Beni bu siteye Göktanrı gönderdi. Ben bu siteye gökten geldim.
Reklam
akıyorum ama eridiğimden de değil yağdığımdan da; sadece aktığım için akıyorum.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
kendini kanıtlamaya ihtiyacı olanlar daha fazla eser üretir
Ben sana "Amerikan Bestseller okuma" demiyorum ki, ben sana "kapağında 'aşk' sözcüğü geçen her kitaba atlama" diyorum.
Reklam
Cem Adrian ülkeyi Kül'le terapiye soktu. Herkes çılgınca Kül dinliyor. İnsanların kafasının içine akustik bir Cem Adrian yerleşti, uykuya dalarlarken ve hattâ uykudalarken bile şarkı söylüyor. Çünkü herkesin kendine göre bir Kül'ü var. Cem Adrian o kül hatlarını faaliyete geçirdi.
hayallerimin bir kısmı gereğinden fazla olgunca, diğer kısmı hiç büyümemiş gibi çocukça. kabul edebildiğim hayallerim daha az, reddettiğim hayallerim kitaplıkta duruyor. insan her yıl kendisinin bir kısmını reddedip diğer bir kısmını yeniden kabul ediyor. ucu açık bir döngü.
312 syf.
10/10 puan verdi
21. yüzyıl Türk Edebiyatı'yla 17., 18. yüzyılların İngiliz Edebiyatı ve de İstanbul'daki gündelik hayatla fantastik evrendeki kraliyet yaşamı anca bu kadar ustalıkla harmanlanabilirdi.
Papatya Tarlasında Rönesans 2
Papatya Tarlasında Rönesans 2Gizem Çetin · Başlangıç Yayınları · 201834 okunma
312 syf.
10/10 puan verdi
Papatya Tarlasında Rönesans 2
Papatya Tarlasında Rönesans 2Gizem Çetin
9.3/10 · 34 okunma
Reklam
208 syf.
8/10 puan verdi
adam sadece bir mahalleyi ve bir evi konu alarak bu kadar sayfa boyunca, olağan üstü koşullarda bir eve sistematik şekilde nasıl çöküleceğini anlatmış. gerçekten takdir edilesi. baş karakterin ailesiyle zamanla iletişimi nasıl kesip kopardığı en başat alt olay örgüsü.
Gemide Yer Yok
Gemide Yer YokÖmer F. Oyal · Yapı Kredi Yayınları · 2019106 okunma
392 syf.
9/10 puan verdi
o kızcağızın aynanın öteki tarafından beri tarafına baktığında yaşadığı hayal kırıklığını ve pişmanlığı hatırlayınca yine içime bir öküz oturdu. (iyi be tamam, al sana yüz elli karakter)
Üç Aynalı Kırk Oda
Üç Aynalı Kırk OdaMurathan Mungan · Metis Yayınları · 20172,565 okunma
592 syf.
10/10 puan verdi
Şair Bendag
Bilge Şair Bendag 50 yaşında denizciliğe başlayıp hiç karaya yerleşmeden 50 yıl denizcilik yapıp 100 yaşında bir daha denizi hiç görmemek üzere son kez iç kesimlere doğru yürümüştü. Bu roman beni en çok etkileyen romanlardan birisi.
Şairin Romanı
Şairin RomanıMurathan Mungan · Metis Yayıncılık · 20211,568 okunma
Agua
AguaEduardo Berti
7.6/10 · 7 okunma
yüce kanka kağan'ın kehâneti
kendi yazılma sürecini anlatan romana "meta-roman" denir. kendi yazılma sürecini anlatan romanı anlatan romanın kendi yazılma sürecini anlattığı romanları ve hattâ bunların da katmanlısı olan romanları illa birbirinden habersiz bir sürü psikopat yazmıştır ve/veya yazacaktır. nanoteknoloji sayesinde bunu daha fazla katmana ulaştıranlar da olacaktır. bu da genelgeçer kehânet olarak burda dursun. beş yüz yıl sonra "yüce kanka kağan'ın kehâneti bir kez daha tuttu" diye akıllarına estikçe paylaşırlar.
Reklam
altı yedi sene önceki gibi bir görünüp gitmeyecem. 1000kitap'ta bu sefer kalıcıyım. o zamanlar takipleştiğim kimse kalmamıştır veya onları hatırlayıp bulmam mümkün değil. wattpad'de edindiğim entelektüel çevre (özellikle hoş beyinselci tayfa) bile birkaç kişi hariç dağıldı gitti. eveliymiş o.
Natüralizm deyince her sayfada elli kez sövmek gerekmediğini ben de biliyorum ama yeri gelince sövmek okuyucuyu dinlendirir. Her şeyin yeri, zamanı var.
Kafka'yı -ve onun eserlerini çevirenleri- ben de başarılı buluyorum, ancak Kafka gereğinden fazla abartılıyor. Meselâ Jack London'u, Kafka'yı abarttığımızdan daha fazla abartmalıydık. Sait Faik'i asla ve asla hak ettiği kadar abartmadık.
düşük kalite kişisel gelişim zırvalığıyla kafayı bozmuş bir teyzeyle veya amcayla edebiyat muhabbeti yapılır. yazar kişisi: ben kitap yazdım/yazacağım bu amca/teyze: aa ne hakkında? (yapay bir gülümseme) beklediği cevap - 1 : karakter, metroda gördüğü kadına/adama âşık olur ve son durağa kadar onu takip eder, bir yemeğe çıkmayı teklif eder ve olaylar gelişir. (bu amca/teyze kişisinin hayal ettiği 'gelişen olaylar' tamamen tekdüze klişe şeylerdir, çünkü edebî hayal dünyası o kadarla sınırlıdır) beklediği cevap - 2 : anadolu'nun bir köyünde hayatın zorluklarıyla mücadele eden genç bir öğretmen istanbul'daki nişanlısının başkasıyla evlendiğini öğrenir. (bu amca/teyze kişisi kendisinden naif bir tepki beklediğimizi sanar ve güya üzülmüş gibi yüzünü ekşitir) beklediği cevap - 3 : üniversiteye yeni gelen bir gencin yaşadığı maddî manevî zorluklar beklediği cevap - 4 : (eğer fantastik demişseniz) büyücü, cadı, kurt adam, vampir (bu amca/teyze kişisi hemen şey der: "ya ben fantastik okuyamıyorum, hep cadı büyücü falan var". hayatta mutlu olma reçetesi okumaya alıştığı için tabii fantastik deyince başka bir şey hayal edemiyor.) 4, 5, 6... diye saya saya bitiremeyiz sonra bu amcaya/teyzeye absürt olay örgüleri içeren bir hikâyeden bahsettiğinizde onu edebî eser olarak algılayamaz. çünkü ona göre edebî eser sadece batı klasikleri ve çok satanlar listesiyle kısıtlıdır. amca/teyze dedim ama bizim yaşlarımızda (20li yaşlar) olup da edebî takılan bilinçsiz bir kitle de var. hadi hepsine birden sövelim. sonra kitaplarımızı okumaya devam edelim. çay koyacam, çay isteyen var mı?
Hikâyeleştirmeye, mizahlaştırmaya, felâketleştirmeye ihtiyacımız var. Düz olmak öldürür, sayko olmak yaşatır.
zannettiğiniz kadar iyi, zannettiğiniz kadar kötü değilim. zannettiğim kadar iyi, zannettiğim kadar kötü değilsiniz
Reklam
Sabaha Karşı
bir türlü rahat olunamayan sabaha karşı vakitleri vardır. sabaha da karşıyızdır, öğleye de akşama da. aynaya karşıyızdır fakat bakamayız. duvara karşıyızdır fakat başımızı kaldıramayız. hava soğuktur ve ruhsal olarak da soğuğuzdur. sokaktan gelen seslerin kırıştığı, bir arpa boyu yol alınamayan çalışmaların kafamızın içini ısıttığı, başkalarının sesleriyle kafamızı ütülemek istediğimiz, kendimize daha fazla değer veremediğimiz sabaha karşı vakitleri... pubg'deki gibi, ölmeyeceğimizi bilmenin rahatlığıyla uçaktan tekrar tekrar atlamak istediğimiz ama sıcak yataktan soğuk yere yuvarlanmayı bile götümüzün yemediği, bazen karanlık ve bazen lambanın ışığıyla aydınlık, ruhumuzun alabildiğine koyu gri olduğu sabaha karşı vakitleri... çehremizin çerçevelerini söktüğümüz ve çerçevesiz bir duygusuzlukla öylece uzanakaldığımız, cihazın ekranını kapattığımızda dünyadaki son elektriğin gittiğini hayal ederek bir bilimkurguya gidip geldiğimiz, kendi kendimizin münker-nekiri olduğumuz sabaha karşı vakitleri..