Isabel Allende'yi çok çok uzun seneler önce Eva Luna ve Ruhlar Evi adlı kitaplarıyla tanımış, sonra da okumayı bırakmıştım. Kaderin Kızı'nı okurken dilini hatırladım, üslûbunun tadını hatırladım, değişen bir şey yok: güçlü kadın ve erkek karakterler, rengârenk mekân ve olay tasvirleri, kadere ve akıla olan ortak bir inançla hareket eden, eyleyen
Eserin ana karakteri Elias Rukla ellili yaşlarında yirmi beş yıldır mesleğini yapan bir edebiyat öğretmenidir. Kitapta sıradan bir pazartesi günü her zamanki derslerinden birini veren Elias Rukla derste incelediği oyunla ilgili daha önce fark etmediği bir ayrıntıyı fark eder ve bir kriz geçirir. Buradan sonra kitabın zaman kurgusu geriye doğru akar. Elias Rukla'nın üniversite yıllarından başlayarak anlatı gününe kadar geçen yaşamını okuruz.
Elias Rukla kendisi olmak ve toplumun uygun gördüğü birey olmak arasında sıkışıp kaldığı için korkak, silik bir varlığa dönüşmüştür. Hayatı boyunca silik biri olarak varlığını sürdürür. Var olmak için hep başkalarına ihtiyaç duyar: arkadaşı Johan Corneliussen, karısı Eva... Ve bir gün ansızın bir kriz yaşar.
Sade bir dille yazılmış bir eserdir. Kitapta yer alan uzun cümlelerden dolayı okurken biraz gayret isteyen bir kitap. Bir solukta okunabilecek az sayfada çok şey anlatan bir kitap.
"Gerçekte feminizm ve terapi, orta sınıf kadınları geleneksel aile düzeninin boyunduruğundan azat etmeyi vaat eden iki ana kültürel oluşum olduğundan yakın ilişkilerin akılcılaştırılmasına yani yakın ilişkilerin kişinin kendi kendisini incelemesi gibi yoğun bir işi ve müzakereyi temel alan bir inceleme ve tartışmanın nötr yöntemlerine teslim edilmesine katkıda bulundular. Duygusal bağların akılcılaştırılması "duygusal ontoloji" ye ya da duyguların denetlenmek ve açıklık kazandırmak için özneden koparılabileceği düşüncesine yol açtı. Böyle bir duygusal ontoloji, yakın ilişkileri orantılandırmaya açık yani kişiden bağımsız olmaya müsait ya da özellikte yoksun ve soyut kriterlere gôre değerlendirilmesi mümkün hale getirdi. Bu, sonraki aşamada ilişkilerin birbirleriyle karşılaştırılabilecek ve maliyet-fayda analizine elverisli bilişsel nesnelere dönüştürülmesini akla getirir."
-Eva Illouz, Soğuk Yakınlıklar-Duygusal Kapitalizmin Şekillenmesi, İletişim yayınları, syf: 59
#felsefe #psikoloji #sosyoloji
Twisted serinin ikinci kitabıyla karşınızdayım :)
Açıkçası serinin en sevilen kitabı olduğunu söylesem yanlış olmaz. Ama ben o kadar da yükselmedim, ilk kitabı gerçekten çok beğenerek okudum. serinin en kötü kitabı olarak görünmesine rağmen orda aldığım tadı ikinci kitapta tam olarak alamadım.
Kitap iki bölümden oluşuyor birinci kısım
Konu güzel gibi gelip başladığım ama yazar sağ olsun şahane sıçıp batırınca yarım bıraktığım ender kitaplardan . Ben bir kitabı yarım bıraktıysam zaten büyük sıkıntı vardır gelelim sıkıntılara .
Efendim Vincent babası ölünce ünlü mafya King ailesinin başına geçiyor kız kardeşi rakip rus mayfanın başı ile evli zaten . Şimdi bu abi bir türlü
Gülseren Budayıcıoğlu'nun okuduğum üçüncü kitabi ve açık yüreklilikle söyleyebilirim ki en ama en çok sevdiğim kitabı oldu. İlķ başları yavaş ilerlemesine rağmen bir süre sonra kitabın sayfaları arasında kayboluyorsunuz.Çok akıcı ve bir sonraki sayfada neler yazdığını merakla bekliyorsunuz.Kitapta ana karakter olan Ala ismindeki bir genç kızın çocukluğunda yaşadığı aile içi travmalarının çözümlemelerini, yaşadıklarının günümüze yansımasının yanı sıra psikiyatristin diğer danışanları ile olan seansları ve yaşananları okuyacaksınız. Ana karakterin yaşadıkları sizi gerçekten çok etkileyecek.Terapi seanslarının ilk başlarında Ala yasadıklarını anlatmakta zorlandığı için hekim hikayeler anlatarak hastanın kendisine güvenmesini sağlıyor. Bu hikayeler bazen psikanalizin babası Frued'dan ,bazen Hitler'den, bazen Eva Peron'dan oluşuyor.Psikolojiye ve insan duygularına ilginiz var ise mutlaka bu kitabı okuyun.Çok keyif alarak okudum herkese gonül rahatlığı ile tavsiye ederim. Hepimize keyifli okumalar ,bol kitaplı günler temennisiyle
Hayata DönGülseren Budayıcıoğlu · Remzi Kitabevi · 202011,8bin okunma
Aileler, kuşatma altındaki kasabalar gibi kendi içlerine kapanıyorlar. Hayat böyle bir şey işte, bizi çevreleyen ve kuşatan yabani bir varlık. Permafrost Eva Baltasar. s.127.
Permafrost diger adiyla donmuş toprak katmanı. Sıcaklık artınca donmuş toprak tabakasında çatlaklar nasıl ortaya çıkıyorsa, Eva Baltasar'da bir kadının ruhunda ortaya çıkan çatlakları anlatmış romanında. Yıllarca içinde tuttuğu duygular bir katmanla kaplanmış ve donmuş tıpkı permafrost gibi. Permafrost metaforu üzerinden bir kadının varoluşsal , hesaplaşmalarını okuyoruz metinde. Otoriter kontrolcü bir anne ve onu anlamayan kiz kardeşlere sahip bir kadının kendiyle hesaplaşması, varoluşu, değersizlik hissi, ötekilestirilmesi gibi duygular metnin ana çerçevesini oluşturuyor. Kendini daha iyi ifade edebilmek, dayatılan kurallara karsi çıkmak icin mücadele eden yaşamının bir bölümünü Brüksel , Iskoçya ve Barselona gibi yerlerde geçiren, huzuru kitaplarda ve sanatta bulan cinsel eğilimi ailesindeki insanlardan farklı olan kadının varolma çabası bu metin. Kahramanımızın tek derdi var o da anlasilabilmek. Hepimizin derdi bu degil mi aslında? Yazar aile, bireysellik, annelik, kutsallık kavramlarını da sorgulamış. Kitap akıcı olmasına rağmen çoğu cümle insani hüzünlendiriyor Ben kitabı cok sevdim. Okuyun bence. Iyi okumalar
PermafrostEva Baltasar · Can Yayınları · 202429 okunma
Serinin ikinci kitabı yine aynı şahanelikte devam ediyor bazı enteresan tipler ilk iki kitaba düşük puan vermişti korkmuştum . Bu tarz seven için bence kitaplar neredeyse kusursuz o kadar bakın şiddetle tavsiye ederim :)))) . Bu kitap içinde yine kişileri temel bazı şeyleri anlatıp geçerim ayrıntı yazamam kitaplarda ciddi ani sürprizler oluyor