Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Büyük bir oda. Bahçeye açılan bir pencere Ortada bir masa Yanda bir kapı Daha birkaç şey: Örneğin bir yunus balığı camdan, bir heykel Sabah. Duvarda gün tanrıları Rezneler, sedef otları, küpe çiçekleri görünür pencereden Görünür ama görünmez Yani hiçbir şey yerinde değil pek. Bugün ne? Salı! O bile yerinde değil Bir bardak, bir sürahi yerinden
Şafağın ilk ışıklarını günün ilk gölgelerini yine sen diyerek karşılamış. Yükselen güneşi yol boyunca uzanan ağaçları yine sen diyerek selamlamış. Ayakkabısına giren çakıl taşlarına saçını dağıtan rüzgarı yine sen demiş. Yine sen ilahi güç yine sen evrenin ışığı her nefesinde her adımında bütün yaratılışı selamlamış yoluna çıkan insanların yüzlerini saçtığı saçını ıslatan yağmuru her şeyi ama her şeyi yine sen diyerek karşılamış selamlamış.
Reklam
Bütün evrenin yaratılışı ile kıyaslandığında; insanın ilk yaratılışı da ölümünden sonraki ikinci yaratılışı da kozmik açıdan lafı bile edilmeyecek derecede basit bir hadisedir.
104 syf.
·
Puan vermedi
Gılgamış Destanı ve Babil Hemoroloji Serisi’nden sonra en iyi bilinen Mezopotamya eserleri arasında yer alan,tapınaklarda,yılın belli günlerinde belli ayinlerde okutulan kutsal kitap olan “Bâbil Yaratılış Destanı”ile geldim bugün. Hepimiz mitoslara bir masal ya da hikâye gözüyle bakıyoruz değil mi?Aslında kadim dönemlerde zamanının ana
Babil Yaratılış Destanı
Babil Yaratılış DestanıAnonim · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20191,372 okunma
Dişil kutsal varlıklar, Türk mitolojisinde en çok ilgi çeken konulardan biridir. Eski Türk inanç sisteminde pek çok dişil gücün bulunması, yaratılışı bir dişil gücün başlatması ve doğa koruyucularının dişil olduğunun düşünülmesi önemli ve Türk mitolojisini özel kılan noktalardır. Örneğin, yaratılış mitinde Ak Ene'nin adı, Ülgen'e yaratma ilhamını veren ilah olarak geçiyordu. Yani Ak Ene evrenin bilgisine sahipti, yaratımı başlatan dişil güçtü; sonra ise ortadan kaybolmuştu.
312 syf.
·
Puan vermedi
Bu ay tam olarak mitolojik okumalara doydum zira İlyada ile başlayan serüven, Homeros ile devam etti, akabinde Theogonia ~ İşler ve Günler geldi Hesiodos, Homeros'tan sonra Yunan İlkçağ'ının en büyük ozanı olarak sayılıyor hatta dönem olarak da Homeros'tan sonra gelmesine rağmen sürekli olarak eserleri bakımından eleştirilen ve mukayese edilen isimler. Yapıt iki cildi bir baskıda muhafaza ederken Theogonia kısmında evrenin yaratılışı, tanrıların doğuşu, tanrıların ve tanrısal varlıkların soylarına dair Yunan mitolojisinin temelini oluşturan konu ve kişilere ışık tutan, Yunan efsanelerini işleyen bir epik eser. Yunan didaktik şiirinin ilk örneği olarak kabul edilen İşler ve Günler ise; adalet, erdem, iyilik, kötülük, insanî ilişkiler, çalışma, hak, düzen, doğruluk gibi kavramlara bakış açısını aktarıyor. Bu kavramların gerçek özünü, zannımca bir kıssadan hisse havasında okuruna iletiyor. En çok dikkatini çeken kısımlardan biri ayın uğurlu ve uğursuz günlerini sıraladığı bölümdü. Birçok sayfasını işaretledim hatta bu metni İlyada sonrasında okumak daha bir anlamlı oldu. Kimi görüşe göre İlyada öncesinde bu eseri okumak bir kılavuz, bana göre ise tam tersi İlyada'yı okuduktan sonra karakterleri bilmek ve anlamlandırmak açısından bu eseri okumak daha akılda kalıcı. Eserin son sayfalarında sözlük mevcut, dediğim sıralama ile okuduğum için benim sözlüğe ihtiyacım olmadı ama ilk okumayı yapacaklar arka sayfalarında yer alan sözlüğe başvurabilir. Zevkle okudum, mitolojik okumaları sevenlere tavsiyemdir.
Theogonia - İşler ve Günler
Theogonia - İşler ve GünlerHesiodos · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20161,423 okunma
Reklam
MODERN İNKARCILIĞIN İÇ YÜZÜ, YADA BİLİM DİNSİZLİĞİN MALI DEĞİLDİR Algı yanılmalarına maruz kalarak ideoloji ve felsefe ile karışık bir şekilde sunulan bilimi kısaca “seküler bilim” olarak tanımlayacağız. Seküler bilim, yaratılışı tabiata ve sebeplere verir. Seküler bilim yaratılışı açıklarken “usturuplu ifadeler” kullanır. Örneğin “Açıkladık,
Cafer Efendi, Mimar Mehmed Ağa’nın yaşamını anlattığı ve sonuna Osmanlıca yapı terimlerini içeren küçük bir sözlük de eklediği Risale-i Mimariye'ye âdet olduğu üzere Allah’a, Hz. Muhammed’e ve dört halifeye övgüler düzerek başlıyor. Allah’ın övüldüğü bölümde tüm evren büyük kubbeli, kandillerle ve ışık saçan mumlarla bezeli, aydınlık pencereli ve yüksek kemerli bir cami olarak anlatılıyor. Tanrı böyle etkileyici bir yapıyı “resimsiz, hesapsız” yaratmış bir mimar olarak övülüyor.77 Evrenin yaratılışı motifinin mimari benzetmelerle anlatılmasına Sultan Ahmed Camii için yazılmış kasidede de rastlıyoruz. Kasidenin başlangıç dizelerinde gökyüzü bir kubbe, gökkuşağı mihrab, güneş ve ay ışık saçan mumlar, Sina Dağı ise değerli oymalarla bezeli bir minber olarak tasvir ediliyor. Burada da Tanrı’yı mimar olarak övme yaklaşımı var; öte yandan Cafer Efendi risalesinde Tanrı’nın yüceliğini, “Tanrı’nın gölgesi” olan padişahınkinden daha az vurgulamış. Vakfı kuran Sultan Ahmed’i, eskiden baykuşların yuva yaptığı metruk bir yere cami yaptıran cömert ve hayırsever bir kişi olarak övüyor.
Sayfa 127
68 syf.
·
Puan vermedi
Yayınevi yayımladığı kitapları belli baslıklar altında topluyor.”Ve Tanrı Öl Dedi İnsana” söylev başlığı altında yer alıyor. Kitap altı bölümden oluşuyor.İlk bölümde yedi günde evrenin yaratılışı bulunuyor.Sistemin,düzenin kuruluşu...Daha sonraki bölümler bu birinci bölüme “adanıyor.”Çünkü Tanrı’nın yedi günde yarattığı düzen içinde o her güne yazarın bir sözü var. O söz biraz sitem dolu. Şiirsel bir dili var. Kitaptaki her bölüme resimler,fotoğraflar eşlik ediyor. Kitap içinde var oluş, ölüm ,dünya hakkında hayli soru bulunuyor.Hâl boyle olunca düşündürüyor.Anlatıcı Tanrı’ya soruyor : “Var olmak iyilik mi senden bize ? Günün gecenin, yerin göğün ,yerde tohumun,bitkinin suda canlıların yaratılışı ve insanın muammaya ayak basışıyla başlayan ve benim kitapta en çok hissettiğim şey olan; “insan acısı’’ anlatılıyor.Bu var olmaktan gelen bir acı. Kitabın ikinci bölümü olan Ophelia’yı üçüncü bölüm olan Delinesir takip ediyor.“Öleceğini hatırla” anlamında olan Memento Mori kitabın dördüncü bölümü.Bugünü ilk günle kıyaslayıp ,bugünü sorgulayan Düşkıran beşinci bölüm.Bu bölümde anlatıcı şöyle diyor : “Tesellisi olmayan bir suskunluktur geçmiş.”Nilgün kitabın altıncı bölümü.Nilgün Marmara’nın Savrulan Beden şiirinin “olduğum gibi ölmeliyim,olduğum gibi...”dizesiyle bitiyor.
Ve Tanrı Öl Dedi İnsana
Ve Tanrı Öl Dedi İnsanaAlparslan Bozkurt · Fihrist Yayıncılık · 20234 okunma
483 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.