Atatürk, her yaptığını milletinin iyiliği için yaptığına inanırdı. Dil Inkılâbı'ndaki tutumu da böyleydi: Önce "dilimizi ne ölçüde özleştirebiliriz?" diye bir tecrübede bulunmuş, sonra, bunun iyi netice vermediğini görünce, "özleştirmeden" vazgeçmişti. Arkasından, güzel ve "tabii Türkçe”yi alaylı dil âlimleriyle bozguncuların elinden kurtarmak için de bütün gücüyle “Güneş Dil Teorisi'ne sarılmıştı. Bu teori, Türkçeleşmiş her kelimenin Türkçe olduğunu ispat yolunda kullanılıyordu. Böylelikle 1935 sonlarında, ilk bakışta biraz fantastik gibi görünen fakat vazîfesi “Türkçeyi korumak ve kurtarmak" olan yeni bir güneş doğmaya başlamıştı.
Sayfa 102Kitabı okudu
Ziyaret
"Gün, kahverengi dumandan ve sabah sisinden kurtulur kurtulmaz, hemen kehribar rengi bir öğleden sonraya dönüşür, daha sonra çok katmanlı, renkli gecelerin fantastik kubbesinde yükselebilmek için, önce kısa bir süre saydamlaşır ve kara biradan altın rengine bürünürdü."
Reklam
Evet, kitaplardan, hayallerden oluşan, içe kapanık ve fantastik bir dünyası vardı ve güçlü, derin bir dünyaydı bu...
Sayfa 722 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, Çeviri: Ergin Altay, 13. BaskıKitabı okudu
Mankenler
"Ruhları, o hızlı, büyülü elleri, masaya yayılmış o sıkıcı giysilerde değildi de; o yüzlerce kesik parçada, tüm kente fantastik bir kar gibi serpilebilecek o anlamsız, önemsiz kumaş yongalarındaydı."
Çağımızın, içinde yaşadığımız zamanın fantastik, karanlık bir olayıyla karşı karşıyayız burada; çağımız ki, insanların yüreklerini bir şaşkınlıktır almış, kan "tazeleniyor" sözleri dillerden düşmez olmuş, bütün hayatın konfordan ibaret olduğu düşüncesi propaganda edilir olmuş!..
Sayfa 569 - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Fantastik olan olayları fantastik olmayan varsayımlarla nasıl açıklarsın?
Sayfa 78 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.