Arzu ve gereksinimlerin aşağılanması felsefe, tanrıbilim ve psikoloji tarihinde sürekli yinelenen bir konu olmuştur. Stoik ve hazcı felsefelerin çoğu, hemen tüm tanrıbilimciler, birçok siyaset felsefecisi ve ekonomi kuramcısı iyinin, mutluluğun ya da haz duymanın temelde isteme, arzulama ve gereksinim duymanın yarattığı nahoş ilişkiler ağının düzenlenmesinin bir sonucu olduğunda birleşirler.
Özlü bir anlatımla bu insanların tümü arzu ya da güdüleri bir sıkıntı kaynağı, hatta tehdit olarak görmüş ve böylece baştan atılması, yadsınması ya da engellenmesi gerektiğini düşünmüştür.
Hayati Esen’in “Pis Roman” kitabı, felsefe, psikoloji ve sosyolojiyi harmanlayarak okuyucuya sunan ilginç bir roman örneği olarak dikkat çekiyor. Kitap, Hayrullah’ın kendisiyle ilgili gerçekleri öğrenmesi üzerine şekilleniyor. Romanın kurgusu ve tekniği oldukça özgün ve okuyucuya farklı bir deneyim sunuyor.
Kitap, özgürlük ve özgünlük temalarını işliyor ve bu temalar, romanın ruhunu yansıtıyor.
Antropolojinin ve arkeolojinin bu denli önem kazanması 1936'da Tarih, Dil, Coğrafya Fakültesi kurulurken de kendini gösterdi. Fakültede başlangıçta "ictimaiyyat"a, sosyolojiye yer verilmedi. Antropoloji sosyolojinin yerini almıştı. Ancak 1939 yılında, "Felsefe zümresini alâkadar eden dersler" arasına "sosyoloji" de kondu. Yurtdışından Behice Boran, Muzaffer Şerif, Niyazi Berkes gelmişti. Atatürk'ün ölümü ertesi, 1939'dan itibaren yeni bir sosyoloji, bu arada sosyal psikoloji anlayışı geliştiriliyordu.