Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ey "Başkasına gönül verme" diyen! Bende gönül hani? Zülüflerinin ucunda duran bahtı karadan gayrı
Fuzuli
"Can verme sakın aşka, aşk afet-i candır Sakın isteme sevdayı, gam aşkta her an aşk yakar. Aşk içre azap olduğu bilirem kim Her kimseki aşıktır işi ahü figandır aşk yakar."
Reklam
Fuzuli ye sormuşlar; "Sevmek mi daha güzel sevilmek mi? "Sevmek demiş" ve eklemiş, Çünkü sevildiğinden asla emin olmazsın.
KS: Bir beyitle başlayalım: " Âlimle sohbet etmek lal-ü mercan incidir/ Nadanla sohbet etmek daima kalp incitir." (Fuzuli)
Men bilmezem mana geregin sen hakîmsen Men’eyle verme her ne gerekmez sana mana (Fuzuli)
Gerçekten hangisi..
Fuzuli'ye sormuşlar: "Sevmek mi daha güzeldir sevilmek mi?" Fuzuli cevap vermis: "Samimi değilse ikiside fuzuli..."
Reklam
Sen kendine mâlik değilsin. Sen, kudreti nihayetsiz bir Kadîr, rahmeti hadsiz bir Rahîm-i Zât-ı Zülcelal'in memluküsün. Öyle ise sen, kendi hayatını kendine yükleyip zahmet çekme; çünki hayatı veren odur, idare eden de odur. Hem dünya sahibsiz değil ki, sen kendi kafana dünya yükünü yüklettirerek ehvalini düşünüp merak etme; çünki onun sahibi Hakîm'dir, Alîm'dir. Sen de misafirsin; fuzulî olarak karışma, karıştırma. Hem insanlar, hayvanlar gibi mevcudat, başı boş değiller; belki vazifedar memurdurlar. Bir Hakîm-i Rahîm'in nazarındadırlar. Onların âlâm ve meşakkatlarını düşünüp, ruhuna elem çektirme. Ve onların Hâlık-ı Rahîm'inin rahmetinden daha ileri şefkatini sürme. İman ve Küfür Müvazeneleri - 171
Karanlıkta hemen karşımda duran gövdesine kelimelerimin Fuzuli ‘ nin dediği gibi , birer çivi gibi çakıldığını acımasızca hissediyordum .
Sayfa 338Kitabı okudu
Genellikle gelinin ailesi tarafından dillendirilen "Bir kere evleniyorsun" zehrini alan, zaten tüketmeye kodlanmış her genç, parya olarak çıktığı bu yolda paramparça olarak bir birlikteliği sürdürme telaşına düşüyor. "İkisinin de maaşı var, beraber öderler" diyerek aldırılan ya da yaptırılan her masraf "beraber sürünmeye" zemin hazırlıyor. "Şu da lazım lobisi" mekanları daralttığı gibi kalpleri de köreltiyor artık. Evler "lâzım, alınacak" yargısıyla dolduruldukça, dar geliyor. Bir süre sonra o ev, evli çiftin barınağı olmaktan çıkıp, eşya deposu işlevi kazanmaya başlıyor. Fiyonklu çay kaşığını "başkası ne der?" kafası ile evine alan kadın, "ben bu çay kaşığı ile mutlu olacak mıyım?" sorusunu kendine sorma genişliğini bile elde edemiyor. Çünkü diğer gün kristal bardaklara da ihtiyacı olduğuna inandırılıyor. Tüketmeyenin mutsuz olduğu, kendini yeterince değerli hissedemediği, ruhu bizzat kendimiz tarafından katledilen ruhsuz zamanlar bu zamanlar. Alışveriş merkezlerinden ellerinde poşetler ile çıkamayanlar kendini eksik hissederken, pahalı marka poşet taşıyanlar kendilerini daha değerli hissediyor. Sevmenin fuzuli ama öfkenin çok gerekli olduğu zamanlarda sen kimsin muamelesi görüyor ilişkiler de.
1.000 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.