Türkiye'de futbol yok: Sivasspor'a karşı maç küçük bir savaş, Beşiktaş'a karşı çarpışma daha büyük. Galatasaray'a denk gelirsen üçüncü dünya savaşı..
Brezilya'da sahaya sadece bunun bir maç oduğu duygusuyla çıkıyorsun..
"Hatırlıyor musun?" diye sordu Kamer kısık, kuru bir sesle. "Sana Galatasaray,oğluma da Beşiktaş forması almıştım. Sen de 'niye Beşiktaş forması aldın' diye kızmıştın. Sonra ben de 'oğlum babası gibi Beşiktaşlı olacak' demiştim."
Mümtaz Hoca'ya (Mümtaz Soysal) göre Türkiye'de emeğiyle geçinen kesimler, işçiler, memurlar vb. giderek gerileyen ekonomik sosyal konumlarını Beşiktaş'la özdeşleştirmişler; Beşiktaş'ta kendilerini ya da kendilerinde Beşiktaş'ı görmüşlerdi. Çünkü Beşiktaş'ın durumu da farklı değildi; yıllardır süregelen başarısızlıklar, özellikle Fenerbahçe ve Galatasaray ile rekabetinde düştüğü "üçüncü takım" durumu, velhasıl ezilmişliği, yenilmişliği ile Türkiye'nin emekçilerine ziyadesiyle benziyordu.
Yıllar sonra, yani 80'li yılların ikinci yarısında, Beşiktaş'ın "altın çağı"nın ardından, bu kez sadece Mümtaz Soysal değil, daha birçok yazar, çizer, gazeteci kendileri bu şekilde ifade etmeseler bile Beşiktaşlılıkla (bir bakıma) solculuğun moral değerleri arasında bir başka ilişki kuruyorlardı. 80'li yılların çalışmadan kazanma, avantacılık, bireycilik gibi "yükselen değerleri" karşısında Beşiktaş'ın başarısı, çok çalışmanın, dayanışmanın ve kolektif mücadelenin (futbol diliyle "takım olmanın") karşılığıydı.
“Aslanım Beşiktaş!” dedi içinden.
Facebook’ta dolaşan “Takımım Fenerbahçe –ya da Galatasaray– yükselenim Çarşı” mesajları da gösteriyordu ki Çarşı grubu sadece Beşiktaşlıların değil tüm sporseverlerin gözünde devleşmişti.
Beşiktaş’lı oluşumun hikayesi bir tür çaresizlik ve yokluk hikayesidir. Beş altı yaşlarındayım. Yıldıztepe Mahallesinde oturuyoruz. Evimizin tam karşısında geniş bir arsa var. Mahallenin çocuklarıyla beraber sabahtan akşama kadar it gibi top koşturuyoruz. Takım falan tutmuyorum henüz ama kırmızıyı çok sevdiğimden Galatasaray’a yakın
Şiir tutkudur. Şiir içtenliktir. Şiir coşkudur. Şiir kavgadır. Şiir direniştir. Şiir güldür. Şiir, karşıdaki caminin minaresine yumuşak iniş yapan martının kanatlarını toplarken çıkarttığı sessizliktir.
Şiir felsefedir. Şiir dindir. Şiir barıştır. Şiir peygamberlerin çağrısıdır. Şiir evliyaların dilidir. Şiir ayrılıktır. Şiir, karlı havada Dolmabahçe'de Beşiktaş'ın Galatasaray'ı 3-0 yenmesidir.
Şiir dalgalanan saçlardır. Şiir ayışığıdır. Şiir bakıştır. Şiir anlamdır. Şiir aşktır. Şiir ihanettir. Şiir, utanarak sevdiğiniz Leyla'yı korumak için aşağı mahallenin kabadayı doğmuş oğlanlarıyla tek başınıza kavga edip, dayak yemektir.
Şiir onurdur.
Şiir yaşamdır.
Şiir serüvendir.
Sayfa 7 - Sarmal yayınevi Birinci Baskı 1996Kitabı okudu