Ölü bir yılan gibi yatıyordu aramızda
Yorgun, kirli ve umutsuz geçmişim
Oysa bilmediğin bir şey vardı sevgilim
Ben sende bütün aşklarımı temize çektim
İmrendiğin, öfkelendiğin
Kızdığın ya da kıskandığın diyelim
Yani yaşamışlık sandığın geçmişim
Dile dökülmeyenin tenhalığında
Kaçırılan bakışlarda
Gündeliğin başıboş ayrıntılarında
Zaman zaman geri
Hayatın Anlamı
Bir zamanlar bir hükümdarın aklına şöyle bir düşünce takıldı: Eğer bir işe ne zaman başlayacağımı; kimi dinleyeceğimi; ve yapmam gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilseydim, girdiğim her işi başarırdım.
Aklına düşenin doğrultusunda, hükümdarlığın dört bir yanına haberciler saldı; kim kendisine her iş için en uygun vakti,
1965 yılında yayımlanan Yanık Saraylar'dan tam 17 yıl sonra Sahibinin Sesi adlı oyunu yayımlanır Sevim Burak'ın.Yanık Saraylar'da bulunan "Ah Ya' Rab Yehova "öyküsünün oyunlaştırılmış hâlidir.
Sevim Burak'ın edebiyatı bir ısrar edebiyatı olarak görülür.Tekrarlardan oluşur.Sevim Burak'ın kişilerini şüpheye düşüren gizli bir düşman vardır
Delilik tam olarak düşsel olanla hatalı olanın temas noktasındadır; değişimleri içinde, bu ikisinin çarpıştığı yüzeyi, onları deliye bağlayan ve deliden ayıran yüzeyi katetmektedir. Delilik gerçek-olmayan ve kabul ile redde, keyfiliğe hatayla ortak olarak sahiptir; rüyadan imgelerin yükselmesini ve hayallerin renkli mevcudiyetini almaktadır. Fakat hata yalnızca gerçek-olmayandan ibaretken, rüya ne iddia eder, ne de yargılarken; delilik hatanın boşluğunu imgelerle doldurmakta ve hayalleri yanlışın olumlamasıyla bağlamaktadır. Böylece bir anlamda gecenin figürlerine gündüzün güçlerini, fantezinin biçimlerine uyanık zihnin faaliyetini bitiştiren tamlıktır; karanlık içerikleri açıklığın biçimleriyle birleştirmektedir. Fakat bu tamlık aslında boşluğun zirvesi değil midir? İmgelerin mevcudiyeti aslında gece tarafından kuşatılmış hayallerden, uykunun köşesine işaretlenmiş, böylece her türlü gerçeklikten kopartılmış figürlerden başka bir şey sunmamaktadır; bu imgeler ne kadar canlı olurlarsa olsunlar ve bedene ne kadar güçlü bir şekilde nüfuz etmiş olurlarsa olsunlar, hiçtirler; çünkü hiçbir şeyi temsil etmemektedirler; hatalı yargıya gelince, ancak görünüşte yargılamaktadır: doğruya veya gerçeğe ilişkin hiçbir şeyi olumlamadıgı için, hiçbir şey olumlamamaktadır; bütünüyle hatanın varlık-olmama'sı tarafından yakalanmıştır.
hayaller kur ikimize
kaygıların bir yerlere terk edildiği
garip ağrıların yasak olduğu
kuytu köşelerde çıkmayı bekleyen düşlerinle
imkansızı kur bize
resim çizen çocuklar misali
basit çizgileri olsun
hayallerde kendine de bir yer beğen
halı dokuyan kadınların elleri ol misal
korkuyu işlemeyi bilmeyen titrek ellerden
uykulara su