Çıkmaz sokaklarında ağlatma beni ey şehir inmiyor gecekondu yolları hiçbir yere öyle bir beldeki bildiğim bütün sokaklar yokuş bütün yokuşlarda çıkmaz sokak ölülleri.
YANLIŞ ANLAŞILMASIN LATİN AMERİKA'DAN BAHSEDİYOR
Zengine ziyafet sofrası, Yoksullara çöplük yığını. Zenginlere deste deste para, Yoksullara çalışma. Zenginlere köşk, konak, Yoksullara gecekondu. Büyük hırsızlara dokunulmazlık, Bir ekmek çalan doğru hapse. Paris, Paris züppeler için... Yoksullar madene, çöle...
Sayfa 231Kitabı okudu
Reklam
Kafamda ki gecekondu konut değil
Öğretmenim, canım benim! Öğretmenim, dilim benim! Annem beni İstanbul'da kucağına almış. İlkin Bizans'ın nemli havasını soludum. Sonra da Ankara'da bir gecekondu mahallesinde babaannemle kaldım. Memleketimin sarıçam, meşe ve ardıç yüklü dağlarının kokusunu içime çekmem için yedi yaşımı bekledim. O zamanlara kadar evimde ve evim bildiğim yerlerde
Doğanın gizemlerini üst üste dizseniz gökdelenler yanında gecekondu gibi kalır
Toprağa dayalı üretim, insanları “kaderci”, yani tutucu yapar. Çünkü alacağınız ürün sizin çabanızdan çok “doğa”ya bağlıdır; Tanrı’ya bağlıdır. “Gecekondu” insanı ise tutucu olmaktan çok “tepki”cidir. Köy ile kent arasında bir “geçiş” noktasındadır. Gelenekleri ile kentteki yaşam biçimi ve “ahlak” anlayışı arasında bir bunalım geçirmektedir. Aile yapısı sarsıntıya uğramıştır. Kent kendisini, “gelir düzeyi” ve “köylülüğü” nedeniyle kabullenmemektedir. Köyde insanlar ve yaşam biçimleri arasında var olmayan uçurum, kentte vardır. Kırdan ya da küçük kentten gelen insan, “kent”te kendini güçsüz, dayanıksız hisseder. Yitme, kimliğini yitirme korkusuna kapılır. Tutunacak bir “dal” arar. Bu birikim ya “Bu düzen değişmelidir” diyen güçlü bir harekete, desteğe dönüşür... Ya da “gitmemek” ve hiç değilse “öte dünya umudu”nu koruyabilmek için geleneklere ve dine sımsıkı sarılmaya...
Sayfa 221Kitabı okudu
Reklam
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.