Hayat kısa, yol uzun; takâtın sonundayız
Ömür dediğin ağacın, kuruyan dalındayız...
İnsanoğlu hayatta, sarhoş yaşıyor sarhoş!
Varamazsın menzile, istersen dört nala koş
Artık iş işten geçti, ne yapsan ne etsen boş...
(Kamil Alkan)
Ne yat limanı vardı o zamanlar, ne restoranlar, ne de bu geniş cadde…
Ama o zaman da deniz çamur rengindeydi.
Kumsalın yerini çoktan zift ve moloz yığını almıştı. Kötü koku dayanılmazdı.
Şehrin göbeğindeki muhteşem koy göz göre göre ölüme terk edilmişti.
Ama gün batımları hâlâ inanılmayacak kadar güzeldi.
Gökyüzü önce kızıla çalıp sonra
OĞLUM 12 YIL UYUDUKTAN SONRA UYANDI...
Bir gün çok sinirlendi. Yine kendini balkondan atmak istedi. Zor ikna edebildik. Akşam oldu, onu uyuyor zannettim. Babasıyla ne yapacağımızı konuşurken bir ara "oğlumuzu olmazsa bağlayalım" diye ağlayarak anlatıyordum ki birden yatağından doğrulup sadece bana bakarak, "yazıklar olsun size,
Üzerinde ”EN GÜZELE” yazılı, altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi. Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler. Ama kudret tanrıçası Hera, zekâ tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta
Köylüler, İşçiler ve İmalatçılar
...
Snelman, bütün köylülerin, işçilerin, imalatçıların ve bütün halk kesimlerinin
her yönden aydınlanmasını, öğrenim ve eğitimini hayatının en önemli görevi
saymış; bir zamanlar Pierre d’Amiyen’ in Haçlı Seferleri’ni kışkırttığı gibi, o da Finlandiya’da eğitim seferberliğinin öncüsü olmuştur.
Snelman