“Kendimden geçtim. Bir daha gelmedi, hayır, bir daha hiç gelmedi”
seni baharmişsin gibi...
Ard arda bilmem kaç zemheri geçti Kurt uyur, kuş uyur, zindan uyurdu Dışarda gürül gürül akan bir dünya... Bir ben uyumadım, Kaç bahar leylim, Hasretinden prangalar eskittim Karanlık gecelerde kendimden geçtim Saçlarına kan gülleri takayım, Bir o yandan bir bu yandan Elma yanaktan
Reklam
Nasıl yaşarsan öyle ölürsün. Nasıl ölürsen öyle dirilirsin...
"Evimizde kalabalık bir cemaatle Kadir Gecesi'ni ihya ediyorduk. Hamal Yusuf ağabey; -Kurbanlar ben şu odada Kur'an okuyacağım. Sabah namaz vakti gelince bana seslenin, diyerek yan odaya geçti. Aradan birkaç saat geçtikten sonra, namaz için Yusuf ağabeyi çağırayım, diye yan odaya gittim. Gittim ki, ne göreyim Allah'ım? Sehpanın üzerinde Kur'an-ı Kerim, yasin suresi açık bir vaziyette. Yusuf ağabeyin başı üzerine düşmüş, orada rahmetli olmuş. Aman Allah'ım! O tablo karşında titredim, üreperdim, kendimden geçtim. O mübarek gecede , duaların kabul olduğu bir vakitte, hem de Yasin suresine okuyarak ruhunu teslim etmek! BU NE MÜTHİŞ BİR SON. BU İNANILMAZ BİR ÖLÜM. BU NE YÜCE BİR MAKAM RABBİM!"
Yanıp tutuştu bu yürek ağzının anısıyla, öpüşlerinle geçtim kendimden seni sevmeler öncesi...
Sayfa 19 - IslıkKitabı okudu
"Biliyor musun anne? Sana kızgınım. Babam öldükten sonra bir evladın yokmuş gibi kendini bırakmış olmana kızgınım anne. Ben vardım. Babam vefat etmişti ama ben vardım. Sen beni de unuttun, unutulduğum için böyleyim... Babam öldüğünde sen de öldün. Yalnızca babamın değil, annemin de öldüğünü hissettirdin bana. Öyle çok geçtin ki benden, ben de sandım ki; benden kolay geçilir. Bu yüzden ben de geçtim kendimden."
Sayfa 153Kitabı okudu
Şu da Necip Fazıl'ın, Ali (Ebuledyan) isimli bir Allah dostu hakkında naklettiği bir vaka: Ebuledyan bir gün, bir inkâr ediciyle konuşuyor. İnkâr edici ona diyor ki: "Her şeydeki tesir, kendi tabiatı icabıdır. Mesela ateş, tabiatında yakmak hassası olduğu için yakar." Ebuledyan: "Hayır, diyor, ateşe bu tabiati veren Allah olduğu gibi ateşin her defa yakmak hassası da Allah'ın izniyledir: kendi tabiatının müstakil hassesiyle değil!" İnkår edici çok ileri gidiyor: "Göster bana öyleyse! Ateşin yalnız Allah'ın izniyle tesir ettiğini, o izin vermezse tesir edemeyeceğini göster! Ben de senin dinine gireyim!" Bunun üzerine bir büyük ateş yakıyorlar. Duman göğe yükseliyor. Şeyh, bir tarafa seccadesini atıp namazını kılıyor, selam veriyor, tek kelime söylemeden yerinden kalkıp ateşin içine giriyor, dudaklarından namütenahi derin ve ince bir tebessüm, ateş sönünceye kadar bekliyor. Herkeste ve bilhassa inkâr edicide çılgın bir dehşet... Şeyh başını çevirip inkâr ediciye soruyor: "Yeter mi, yoksa bir kere daha mi tecrübe edelim?" Aynı günün akşamı, Şeyhi evinde ziyaret eden bir yakını, ayağının altında elma büyüklüğünde bir yanık görüyor ve sebebini soruyor. Ebuledyan'ın cevab: "Ateşe girdiğim zaman kendimden geçtim. Ateşte ne kadar beklediğimi bilmiyorum. Ateş sönünce kendime geldim ve o sözü söyledim. Tam o sırada bir kor parçası ayağımı yaktı. Eğer o sözü ateş yanarken söyleseydim, kül olurdum."
Sayfa 64 - Dua, Eylem, ÖzgürlükKitabı okudu
Reklam
556 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.