Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Eski bir söyleşi....
........................................... ............................................ Benedict Anderson’ın terimiyle, Türklük de aynı Fransızlık, Ermenilik, Kürtlük, Almanlık gibi “imagined community” (hayali cemaat). Bu konuda Türkiye’de özellikle entelektüel elitlerin halkın üzerinden genel ideolojik kavramlarla konuşması beni rahatsız ediyor. Köylerde yaptığım söyleşilerde, birçok köylünün kendilerini Türklük’le, Orta Asya’dan gelmiş olmakla tanımladıklarını görüyorum; bazı köylerde Kürtlük’ün, bazılarında Alevilik’in önemli olması gibi. Bu bence son derece normal ve dünyanın her yerinde görülen bir kültürel kimlik oluşumu. Bu tip oluşumlar hepimizin aidiyet duygusu için önemli ve milliyetçilikle, ulusalcılıkla bence direkt alakası yok. Ama entelektüel seviyeye çıktığımda 70 milyon için genellenmiş “Türk ırkı yok, Kürtler binlerce yıldır burada, Türkler işgalci” veya “Kürtler dağ Türk’üdür” gibi söylemlerle karşı karşıya kalıyorsunuz. t24.com.tr/haber/turkluk-i...
Genetik kültürel kimlik.
Bizim millet ıstıraba katlanmasını iyi beceriyor da ona karşı gelmesini bilmiyor. Bu hal kin tutmamıza da meydan vermiyor.
Sayfa 200Kitabı okudu
Reklam
Peki ama kimdi bu “aslında olduğun kişi”? Olduğun kişi inşaa ettiğim, şekil ve hayat verdiğin bir benlik miydi yoksa yazgısal olarak miras aldığın, genetik, ailevi, etnik , dini, kültürel, tarihsel güçlerin belirlediği bir benlik mi? Diğer bir deyişle, kimlik seçtiğin bir şey miydi yoksa kaçamadığın bir şey mi?
Sayfa 62 - KaplumbaaKitabı okudu
Bu yapıda partiler iltimas veriyor makamları da dağıtabiliyordu tüm zamanlarını genellikle siyasete vermeleri çoğunun siyasetten para kazanması (ve geri kalanı da öyle olmasını ister) genellikle yüksek sınıflardan değil, fakir ve az eğitimli ailelerden gelmeleri... Çünkü orada Elitler zenginlik ve sosyal statülerine geniş fakir seçmen kitlesi
Cengiz Aytmatov
. Aytmatov’la ilgili yapılan çalışmalarda onun için çok güzel sıfatlar söylendi. Bunlardan bazıları şunlardır: “Türk dünyasının yıldırım sesli manasçısı”, “Bozkırdaki Bilge”, “Modern Homer” Cengiz Aytmatov, aydın bir anne babanın çocuğu olarak 1928 yılında Şeker köyünde doğdu. Küçük yaştan itibaren Rusçayı öğrendi. Veterinerlik yaptı.
Prof. Dr. Nevzat Tarhan Kaleme aldığı yazıda İstanbul sözleşmesinin satır aralarını okuyalım tavsiyesinde bulundu. İşte Tarhan’ın kaleme aldığı yazı; Eğer toplumsal cinsiyet eşitliğini “kadın erkek biyolojik olarak eşittir” olarak anlıyorsanız yanlıştır. Çünkü kadın ve erkek yasalar ve fırsatlar yönünden eşittir ve eşit olmalıdır. Biyolojik olarak
Reklam
PROF. DR. NEVZAT TARHAN'IN İSTANBUL SÖZLEŞMESİ HAKKINDAKİ TESPİTLERİ Eğer toplumsal cinsiyet eşitliğini “kadın erkek biyolojik olarak eşittir” olarak anlıyorsanız yanlıştır. Çünkü kadın ve erkek yasalar ve fırsatlar yönünden eşittir ve eşit olmalıdır. Biyolojik olarak eşit değildir çünkü genleri farklıdır. Psikolojik olarak eşit değildir çünkü
Alevî Dilindeki Saklı Hakikat(Zeynel KETE)
Rêya Hakk Alevî inancının Terminolojisine, inancındaki kavram ve kuramlarına derinlikli bakmak, Bu inancın dilinin hangi kültür havzasına, hangi zaman ve mekâna ait olduğunu bilmek için, dilin gelişimindeki biyolojik ve kültürel evrimi bilmek gerekiyor. Bu gerçeklikten hareketle genel olarak biyolojik gelişim ile kültürel evrim arasındaki
İtalyan kriminal antropolog Cesare Lombroso
"İnsan neden suç işler" sorusunun cevabını arayan ve suç olgusunu kuramsallaştıran isimler arasından, biyolojik okulun en ilgi çekici ismini, "modern kriminolojinin babasını", İtalyan kriminal antropolog Cesare Lombroso'yu (6 Kasım 1835-19 Ekim 1909) daha yakından tanıyalım... Aydınlanma düşünürleri bir insanın hür iradesiyle
Milletierin ve milliyetçiliğin modernşleşme süreçleriyle ilişkisi nedir? Milliyetçilik mi devleti oluşturur, devlet mi milliyetçiliği? Siyasi merkezileşmenin, örneğin etkinleşen bürokratikleşmenin (örneğin vergilerin devletçe toplanmasının) , merkezi ordular kurulmasının (askerliğin vatandaşlık görevi haline gelmesinin) milliyetçiliğin doğuşuna ne
Reklam
'Çözülme'
"Bir şey sadece 'masal' olduğu için değersiz olmaz.. Masallar içeriklerinin gerçekliğinden bağımsız olarak -işlevsel olduğu sürece- değerlidir. İşlevsel masal hayata bir anlam, topluma ise bunun üstünden bir kimlik ve hukuk verir, üyelerinin yaşamda kalmasını sağlar. Bir sebepten bu fonksiyonları yerine getiremeyen masallar çürümeye başlar ve içlerinde kök saldıkları toplumu da çürütürler. Üyelerinin kalitesiz yaşamasına, sakatlanmasına hatta ölmesine sebep olurlar. Toplumsal eşitsizlik, yıkım ve sömürü için meşrulaştırma aracına dönerler. Bu tip masallar tasfiye edilmelidir. Yerine içinde yaşanılan çağın ekonomik, siyasi, kültürel gereklerine uygun yeni masallar türetilmeli ve siyasi erk eliyle hakim kılınmalıdır. Masalsız toplum olmaz.. Bizim trajedimiz çağın en problemli, en işlevsiz ve en maladaptif* masalıyla karşı karşıya olmaktan kaynaklanıyor. Alternatif masalı kurmak gerek, tüm masallar böyle başlar ve önce seçkinler arasında yayılır. İki nesil sonra halk kitlelerine nüfuz eder. Zor fakat imkansız değil." (Alıntı) 'Farkında' olan birinden önemli olduğunu düşündüğüm yukarıdaki ilginç değerlendirme bugünkü dersim olur.. - Bir toplumun kuşaktan kuşağa aktarılarak genetik hafızasında yer tutan efsaneleri, mitleri, travmaları, sevinçleri unutulmaya başlarsa toplumsal çözülme kaçınılmazdır. Böyle topluluklar, ırkı, adı sanı belli olmayan kalabalık yığınlar olarak tarihten silinir gider... Örnekleri çoktur, araştırılmaya değer..
“madun” kavramının iki belli başlı kullanımını birbirinden ayırmalıyız. birinci anlamda “madun”, nesnel bir konumdur. herhangi bir ikili hakim/tabi ilişkisinde, genetik-biyolojik yapısı ya da kültürel olarak kendi iradesi dışındaki başlangıç noktası bakımından daha baştan tabi konumuna yerleşenler için kullandığımız bir terimdir. “madun” kavramının ikinci tanımında, “maduniyet” bir konumdan ziyade bir kimlik özelliğini taşır, bu anlamda “seçilmiş”tir.
Sayfa 177Kitabı okudu
26 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.