*~●。。。Kadınlara, aşkın bir yaşam çözümü olduğuna inanmaları öğretilmişti; öteki yarılarını, yani kendi kimliklerinin vazgeçilmez tamamlayıcısı olan ruh eşlerini aramaları gerekiyordu. Yüksek kültürden ucuz romanlara dek tüm edebiyatımıza asırlardır hâkim olan mit buydu. Fakat işin ilginç yanı, aşk hikayeleri asla mutlu sonla bitmiyordu. Sevgililer akıl almaz bir tutkuyla can veriyorlar ---Tristan ve İsolde hikayesi gibi--- ya da kadınlar terk ediliyor ve saf aşklarının yasını tutuyorlardı --- Elizabeth Smart'ın Merkez İstasyonu'nda Oturup Ağladım adlı kitabındaki gibi. Bu tür bir aşkın, gerçek dünyada yaşayanlarla pek ilgisi yoktu.