Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Anlam Arayışı
Selamun aleyküm. Bir şey deneyeceğim. Bu aslında bir inceleme ama buradakileri incelemelerin aksine ilginç, daldan dala atlamalı, bol alıntılı, güldürmeden düşündüren uzun bir inceleme. Aynı şeyleri farklı cümlelerle aktaran kitaplardan alıntılar yapıp karma olarak sunacağım bir inceleme. Yazı boyunca yaratıcının varlığına dair bir ispat
Soru Sormak Zekanın Göstergesidir
Soru sormak zekânın işlerliğidir. Eğer soru sormayı durdurursanız, soru sormaya izin vermezseniz o ortamda zekâ işlerlik kazanamaz, kişilik gelişemez. Fransız Aydınlanmasının önemli isimlerinden olan, yazılarında Voltaire takma adını kullanan François-Marie Arouet “Bir insanı size verdiği cevaplara göre değil, sorduğu sorulara göre
Reklam
Kayıp son umut (Lost last hope)
NOT: Mayıs ayında yoğunluk nedeniyle kaçırdığım hikaye etkinliğini Haziran etkinliği ile birleştirip ortaya karışık yaptım:) Afiyetle okuyun efendim... ---------------------------------------- Altı yıl önceydi... Bir sabah uyandım ve bana kalan tek umudu kaybettiğimi fark ettim. Uyku sersemliğini atınca hızla yataktan kalkıp etrafıma
Gelişmek istiyor musun? Gelişmenin ne olduğunu kendine sordun mu? Hayattan arzu ettiğin şeylerin ne kadarı gerçekten sana ait? Başkalarının hayallerine hayalim demeyi ne zaman bırakacaksın? Bir başkasının kurduğu düzene itaat etmek istiyor musun? Sorduğun sorulara verdiğin cevaplar seni huzursuz ediyor mu? Dünyayı gezmek istiyor musun gerçekten? Ya da çok başarılı olmak... Sen asıl isteklerini kendine itiraf edebiliyor musun? Cevap verme bir düşün sadece.
Kahramanlar can verir Yurdu yaşatmak için... Peki biz ne yapıyoruz? Bir yazı, bir şiir,  bir söz  paylaş,  biraz rahatlat kendini, başımız sağolsun de biraz daha rahatla, şehitler ölmez vatan bölünmez de daha da rahatla... Ve sonra da unut... Her şeyi unut! Tekerrürden ibaret olan şu hayatta aynı şeyleri yaşamak için bekle yine. Sadece bekle hiçbir şey yapmadan... Şehitler ölmez mi gerçekten, sordun mu evinde oğlunu  bekleyen anneye, sordun mu babasını bekleyen bebeğe, ölmez mi gerçekten şehitler diye? Başımız sağolmasin, onlar sağ olmadıkça bizim de başımız sağ olmasın!
Geçen sene bu zamanlarda düşünmüştüm bunları: En ideal olarak gördüğümüz şeyler; bazen bize içten içe dayatılan, kendimizle hiç alakası olmayan bizden uzak gerçeklikler olabilir. Sen mi bu alanda uzmanlaşmak istedin yoksa insanlar tarafından sorgusuzca ve meraksızca en ideali sanıldığı için mi bu yola girdin? Sen mi bu işi yapmak istedin yoksa paranın ve havanın bu meslekte olduğunu sanan güruhun zavallıca fikrine mi aldandın? Sen bu insanla gerçekten evlenmek mi istedin yoksa toplumun, ailenin, dindaşların, gelenek ve kültürün dayattığı özellikleri mükemmel sandığın için mi ona evet dedin? Senin idealin hangisi diye hiç sordun mu? biraz düşün şimdi..
Reklam
Oğuz Atay dan extantaneler
sıkıcı bir saç demetidir, ben de akılsız bir robotum. uyuyakaldı. -- 6. papatyaları çok iyi hatırlıyordu. -- 7. turgut, içinde ifade edemediği tatlı bir duygunun varlığını duyarak direndi: "hayır, sen gene anlat selim, sen başka türlü söylersin." -- 8. "bizim için hüküm hep aynıdır. kısa bir hükümdür: beklediğimiz ve inanamadığımız
Günaydın herkese. +"Ben ben ben ben... hiç karşındaki insanı sordun mu? Önemsedin mi gerçekten? Hepimiz kendi şeytanlarımızla savaşıyoruz, hepimiz psikolojik darbeler alıyoruz, bunları yaşayan bir tek sen değilsin, o yüzden sus artık." -"Madem sen de bu kadar zor şeyler yaşadın, neden anlatmadın o zaman?" +"Ah tabi, egonla dolu dünyanda hatırlamazsın tabi ki. Anlattım da ne oldu? Hanginiz umursadı? Cehennemin dibini gördüm lan ben. Ölüyordum. Yardım istedim herkesten. Küçümsemekten başka bir şey yapmadınız. Kendi dertleriniz arasında kaybettiniz beni." Titreyen ince parmaklarıyla başını gösterdi. "Sen hiç burada boğuldun mu? Nefes alırken nefessiz kaldın mı? Lütfen sus artık. Lütfen."
Ho Ho Ho!
“Amirim, bu şahsı sokağa çıkma yasağı varken dışarıda yakaladık. Üzerinden kimliği çıkmadı. Yanında şüpheli bir de paket taşıyordu. Mukavemet etmeye kalkınca da aldık getirdik.” “He, ne?” “Amirim, bu şahsı…” “Onu anladım olm, zaten yılbaşı gününe nöbet kilitlenmiş, kafam kazan gibi, bir de bu eksikti. Getirin bakiim şu herifi!” “Geç lan içeri,
Hayatın Anlamı
Bir araba kazasıydı. Pek özel bir kaza sayılmaz belki ama yine de ölümcül. Geride karını ve iki çocuğunu bıraktın. Acısız bir ölümdü. Acil servis çalışanları seni kurtarmak için ellerinden geleni yaptılar fakat nafile. Vücudun öylesine darmadağın olmuştu ki, böylesi daha iyi, güven bana. Ve böylece benimle tanıştın. “Ne… Ne oldu?” diye sordun.
47 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.