_Tanrı, ilk ateisttir. Ateistler
_Tanrı, ilk masondur. Masonlar
_Orospu çocuğu. Marques de Sade
_Herkesin tanrısı kendine benzer. Yamyamların tanrısı bir yamyam; savaşçıların tanrısı bir savaşçı; hırsızların tanrısı hırsız; aşıklarınki de aşk tanrısı olacaktır. Ralph Emerson
_Trakyalılara göre tanrı, sarışın ve mavi gözlüdür. Öküzlerin elleri
Seni tanımadan önce ağaçların çiçek açtığı ve yaprak döktüğü mevsimleri hep kaçırırdım derdi resim yapmayı sevdiğim halde denizin mavisini bilmezdim yaprağın yeşilinin her mevsimde değiştiğine dikkat etmemiştim seni tanıdıktan sonra o güne kadar tabiat resmi yapmayı sevmediğim halde bir ağaç bir yaprak küçük bir ot bile çizmiş olmadığım halde ve
uyuşturucu bağımlısı ilgi açlığı olan birisinin kitabı. kendi otobiyogrofisini yazmış kurtulma hikayesini anlatmış. sonra da eğitmen olmuş. ancak doktor diploması psikoloji diploması yok. yaşı da genç olunca tabi basit bir kitap oluyor. yaş gençse eğtim o kadar yüzeyseldir. kitapta konudan konuya atlanmış, kadının kendi bencil kişisel gelişim yolculuğunu izliyoruz.
gölge kavramı bastırdığımız duygulardır. görmeye tahamül edemediğimiz her şeyi başkasında görürüz. buna yansıtma denir. başkası senin aynan derken, sinirlendiğin rahatsız olduğun her kişi senin gölgendir, bastırdığın kısımdır. kendini daha derin tanımak istiyorsan iyi yanına değil kötü yanına bakmalısın. bu sayede bastırmalara bir ışık tutarak rahatlarsın, gerilim gider. sakladığımız yanlarımız gölgeyi oluşturur. burda yazar şişman kişilerden nefret ediyor, ırkçılık yapanlardan da o yüzden onları hayalinde canlandırıp affediyor. affetmek, boyun eymek gölgeyi kabul etmemizi sağlıyor. gölge inkar ettiğimiz herşeydir ama aydınlık için inkarı inkar edemeyiz. yani gölge bizden asla ayrılamaz, nefret düşüncelerimizi istemediğimiz zaman yani görmezden geldiğimiz an daha da artar. kabullenme ve bütünlükle yaşamalıyız. gölge kavramını öğrendiğimde hayatımda daha iyi anladığım, yaptığım şeylerin listesi sonsuz, kendi gölge bulma tekniğimi geliştirme aşamasıda ilginçti, bundan sonra ne olacağını asla bilemeyeceğim
Sözünü ettiğiniz alıntı, bir eşin veya bir annenin bilinçli zihninde farkında olmadan sevdiklerine zarar verme potansiyeli taşıdığını gösteriyor. Bu durum, Carl Gustav Jung’un gölge adını verdiği bir kavramla açıklanabilir.
Gölge, kişiliğimizin bilinçli zihnimizde olumsuz olarak algıladığımız ve çocukluktan itibaren bastırdığımız kısmıdır1.
"Gölgenizle karşılaştığınızda ne yaparsınız? Gölgeniz, bilinçaltınızda bastırdığınız veya inkar ettiğiniz tüm yönlerinizi ifade eder. Bu yönler hem olumlu hem de olumsuz olabilir. Gölgenizle yüzleşmek, kendinizi daha iyi tanımak ve bütünleşmek için bir fırsat olabilir. Ancak bu aynı zamanda büyük bir etik zorluk da olabilir. Çünkü gölgeniz size korkunç, anlaşılmaz veya kabul edilemez şeyler yapmanızı söyleyebilir. Peki bu durumda ne yapmalısınız? Gölgenize boyun eğip onun isteklerini yerine getirir misiniz? Yoksa onu reddedip bastırır mısınız? Ya da onu anlamaya ve dönüştürmeye çalışır mısınız?"
Bu soruların cevabını bulmak için, Kuran'ın 18. Suresinde anlatılan Musa ve Hızır hikayesine bakacağız. Bu hikaye, gölge ile karşılaşmanın nasıl bir deneyim olduğunu ve bunun nasıl etik bir sınava dönüştüğünü çok güzel anlatıyor. Ayrıca bu hikayeyi ünlü psikolog Carl Jung'un insanlar ve semboller kitabından aldığımız bazı kavramlarla analiz edeceğiz. Jung, gölgeyi insan psijenin önemli parçalarından biri olarak görüyordu. Ona göre gölgeyi tanımak ve kabul etmek, kişisel gelişim için şarttı. Ancak bunu yaparken de etik değerlerden vazgeçmemek gerekiyordu."
Kendini tanımak... Her ân eriyen, dağılan, dumanlaşan sonra tekrar eski biçimine gelen, ıstıraplarının hatırası ile aynı, rüyaları hayalleri dilekleriyle değişik bir varlığı, sera- bı, gölgeyi, dumanı tanımak...
İncil'deki Adem'in Cennet'ten düşme hikayesi gibi, Jekyll ve Faust'un hikayeleri de bizi yeryüzüne ve kendi kötülüğümüzün ebedi gerçekliğine döndüren uyarıcı hikayelerdir. Bunların üçü de aynı arketipsel temanın varyasyonlarıdırlar: Koşullarından sıkılan bir adam Gölgeyi özgürleştirmek, Anima ile karşılaşmak, 'onu tanımak' ve yaşamak üzere süperegonun yasaklarını görmezden gelmeye karar verir. Hepsi fazla ileri gider ve kibre yenik düşer. Hepsi sonunda merhametsiz bir akıbetle cezalandırılır. 'Günahın bedeli ölümdür.
“Kendini tanımak... Her ân eriyen, dağılan, dumanlaşan sonra tekrar eski biçimine gelen, ıstıraplarının hatırası ile aynı, rüyaları hayalleri dilekleriyle değişik bir varlığı, serabı, gölgeyi, dumanı tanımak...”
Tanizaki bu kitabında Japon mimarisini, kıyafetlerini, günlük eşyalarını batı medeniyetleri ile karşılaştırıp bunlar üzerine bir incelemede bulunmak istemiş. Yazar genel olarak Japon kültürünün batı kültürü arasına girdiğini fakat bu durumun bazı alanlarda hala telafi edilip tekrardan Japon kültürünün egemen olabileceğini ve bu nedenle de bu kitabı yazmak istediğini belirtmiş.
Bu kitabın benim açımdan en önemli yönü iste Japon mimarisini, kültürünü, kıyafetlerini, günlük eşyalarını daha yakından tanımak oldu. Yazar kitabı yazarken doğu medeniyeti ile gölgeyi batı medeniyeti ile aydınlığı tasvir etmiş. Fakat buradaki aydınlık iyi, güzel anlamına gelmiyor. Yazar kitapta tam tersi olarak gölge içersinde varlıkların daya güzel ve hoş olduğunu vurgulamaya çalışmış.
Japoncadan çeviren Burcu Erol'a buradan teşekkür etmek isterim kitap bir su gibi akıp gidiyor.
Kendini tanımak... Her ân eriyen, dağılan, dumanlaşan sonra tekrar eski biçimine gelen, ıstıraplarının hatırası ile aynı, rüyaları hayalleri dilekleriyle değişik bir varlığı, serabı, gölgeyi, dumanı tanımak...
Kendini tanımak... Her ân eriyen, dağılan, dumanlaşan sonra tekrar eski biçimine gelen, ıstıraplarının hatırası ile aynı, rüyaları hayalleri dilekleriyle değişik bir varlığı, serabı, gölgeyi, dumanı tanımak...
Kendini tanımak... Her ân eriyen, dağılan, dumanlaşan sonra tekrar eski biçimine gelen, ıstıraplarının hatırası ile aynı, rüyaları hayalleri dilekleriyle değişik bir varlığı,serabı,
gölgeyi, dumanı tanımak...
Kendini tanımak… Her an eriyen, dağılan, dumanlaşan sonra tekrar eski biçimine gelen, ıstıraplarının hatırası ile aynı, rüyaları, hayalleri, dilekleriyle değişik bir varlığı, serabı gölgeyi, dumanı tanımak…