Gönderi

·
Puan vermedi
Guermantes Tarafı, Kayıp Zamanın İzinde serisinin 3. ve bütünlüğünü en yoğun içeren kitabı. Fransız aristokrasisinden, Combray’in Anlatıcı üzerindeki etkisine,
Dreyfus Olayı
Dreyfus Olayı
‘ndan, Fransız cemiyetinin siyasi bakış açılarındaki yüzeyselliğine, sosyetedeki yanılgılardan, snopluğun biçim verdiği çevrelere kadar oluşan tüm yıkımlar, bu kitabın satırlarını oluşturmakta. Burjuva dünyasını anlatan
Swann'ların Tarafı
Swann'ların Tarafı
‘na karşıt olarak aristokratların dünyasını betimleyen
Guermantes Tarafı
Guermantes Tarafı
, dar üretici çekirdeklerinden çıkarak devasa çoğaltmalara ulaşan, önceki serilerle kıyaslanamayacak bütünlüğüyle ve Anlatıcı’nın yazarlık yeteneğinin gelişmesi süreciyle Kayıp Zamanın İzinde’nin önemli bir aşamasında yer kaplar.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde
kitabında Anlatıcı M’nin şehir ve insanlar üzerinde oluşturduğu imgelerle, ahalinin yapaylığından soyutlanarak zihninde oluşturduğu tabloların “içgüdüsel” anlatısı, çevremizdeki detaylara daha duyarlı olabileceğimiz fikrini aşılamıştı. İnsanları pohpohlayarak elde eden ve onlardan asla vazgeçmeyen Anlatıcı için 3 numaralı durak tam anlamıyla bir katılaşma halini alır. Uzun zaman, geceleri erken yattım. Bazen daha mumu söndürür söndürmez, gözlerim o kadar çabuk kapanıverirdi ki, "uykuya dalıyorum" diye düşünmeye zaman bulamazdım.
Swann'ların Tarafı
Swann'ların Tarafı
Uykuya dalmadan önce uyuyacağımı o kadar uzun süre düşünürdüm ki, uykuya daldığımda bile düşüncelerimin hepsinden kurtulmuş olamazdım.
Guermantes Tarafı
Guermantes Tarafı
Vinteüil’in Septour’u Swann’ın tutkuları, Balbec’in zihinde uyandırdığı motifler, Champs Elysses’nin büyüsü, güzel olan hiçbir genç kız karşısında Fransız kalamayan zihnin imgelemleri gündemin ve olaylar silsilesinin akışında kaybolmaya yüz tutacak, hayatın, insanların ve nesnelerin tüm sıradanlığını gözler önüne seren insanlığı ve ‘odak’larımızın hayatımızdaki yerini sorgulamaya, duygulanımların saydamlığını kırarak gerçeklere uykuda da olsa cevap vermeye çalışacaktır. *İSİMLERİN VE GÖRÜNTÜLERİN ŞATAFATI KARŞISINDA KAYBOLAN İNSANLIĞIN PANORAMASI* Anlatıcı, Saint Germain muhitindeki Guermantes konağında oturmaktadır. Düşesi daha yakından tanımayı arzular. Guermantes’lerdan yakın dostu Saint-Loup kendisinin bu arzusunu gerçekleştirmez. Aynı sosyetedeki Mme de Villeparisis’in kibarlar çevresindeki toplantılarına katılma fırsatı bulur. Yakından görmek istenilen aristokratça bir yaşam, anlatıcının zihninde zamanla tersyüz olacaktır. sorgulanan muhit tamamen hoyratça gösterilmediği gibi, masum da gösterilmez; zamanla tecrübe edilir. Guermantes Tarafı “ilk”lerin yaşanmasıyla ayrı bir önem taşır. Düşes’in davetiyle büyülü ortamın içine giren Anlatıcı, Elstir’in tablolarına hayran kalır. Ancak bu aristokrat çevreye olan hayranlık, adlarının ihtişamı, yakına gelince silinir; çevrenin egosu, havailiği, zevksizliği tam anlamıyla hayal kırıklığı yaşatır. Fransa’nın tozlu sayfalarını karıştıran Proust, toplumun ikiyüzlü, yapay ve snop dünyasındaki tüm profilleri masaya yatırır; “adalet, eşitlik, özgürlük” üçgeninden bağışık olmayı gerektirecek “ayrıcalığı” sorgular roman boyunca. Guermantesler, daha doğru ifadeyle Guermantes modelleri, çoğunluk gücünden beslenirler; kitleden bağımsız, öznel düşünebilme özgürlüğü ve bilincinden uzak olduklarının farkına varmazlar. “(…) Guermantes zekası; ciddi olsun, şakacı olsun, iddialı ve uzun konuşmaları, en dayanılmaz aptallıklar olarak nitelendirirdi.” Ya da farklı bir deyişle: “Yüksek ahlâk ancak yüksek zekâya eşlik edebilir: Hiçbir ahmak tamamıyla iyi huylu değildir.” Geçmişin günümüzdeki bir vakayla olan benzerliğine ‘çarpışmaların tekerrürü ya da iki dönemin karşılaşması’ deyişiyle estetik bir durum vurgusu yapar Proust. Savaşlar, devrimler, haksızlıklar, isyanlar toplumsal hafıza mekanizmasının devre dışı kalmasıyla her zaman unutulacaktır. Çevremizdeki bu tekerrürlerin en geniş yelpazeyle yaşandığı an’lar, bu sayfaları taşıracak kadar büyük, trajik ve trajikomik hikayelerle doludur… Paragrafların uzun uzadıya detay ve dedikodularla çevrelenmesi Godot’yu bekleyen Vladimir ve Estragon’un ümit ve kuşku içinde sayıklamalarının farklı bir versiyonu gibidir. İnsanlık adına önem taşıyan her olay kimi birey ve toplumlar için önem arz ederken, kimilerine de havai detayların tozpembeliği içinde yaşama izzetinefsini verir. Politik güvensizliğin doğurduğu gündelik olaylar aslında kaçışları ifade eder ve de madalyonun görülmeyen bir yüzüdür. Kahramanın aristokrasiye olan hayranlığını kitabın ortalarına kadar görürüz. Anlatıcı, karakterlerin Dreyfus Davası başta olmak üzere siyasi olaylara ilişkin savlarına tepkisiz kalır, bu düşünceler ona göre aristokratlara özgüdür. Dolayısıyla Anlatıcı, karakterlerin siyasi konular hakkında, elle tutulur, bağımsız fikirler üretemeyişlerini gözler önüne serer. Saint-Lou, Verdurin, Mme Villeparisis ve hatta Swann bile bu sınavı geçemez. Anlatıcı salt siyasi dilin yavanlığını karakterler üzerinden konuşturmaz; Emile Zola’nın fikirleriyle, -politik ahlak eleştirisinin dışında bırakarak- yargının acımasızlığına çanak tutanların haksızlığını belirtmekle aynı düşünceleri paylaştığını görürüz. Bazen bir romanın verdiklerini/düşündürdüklerini hiçbir akademik makale veremeyebilir… Bir sınıfa, -işçi-soylu- dahil olmayan burjuvaların cehaleti ile anti-semitizme varan faşist düşünceleri tekeline alan aristokrasi, Dreyfus Olayı'nı ikiye bölerek toplumsal ayrılıklara zemin hazırlar. Fransız milliyetçiliğiyle yükselen aşırı sağ, adeta bir kasırga halini almış, toplumun her kesimine sıçramıştı. Anti-semitizmi 1930’ların Nasyonel Sosyalist Almanya’sından önce yaşayan Fransa için Dreyfus Olayı büyük önem taşır. Fransız Genelkurmayında bir asker olan Alfred Dreyfus, vatana ihanet adı altında suçlanarak bir ömür boyu hapis cezasına çarptırılır. Bir mektubunda gizli bilgileri Almanya’ya sızdırdığı öne sürülen Dreyfus, 15 yıl sürecek yargı sürecine tabii tutulur. Yahudileri, kamuoyunun baskılarıyla toplumsal hiyerarşinin en alt basamağına hızla sürükleyen olay, adeta bir salgın halini alır. Yahudi sermayedarların dış ülkelerin finansmanını sağlamaları, Rusya’ya verilen borç paralar, üretimlerin ele geçirilmesi gibi sebepler, Hitler Almanya’sında olduğu gibi halkta hoşnutsuzluklara yol açmıştı. #203926104 #203926227 Cemiyetin teyakkuzunda aktif propaganda çalışmaları büyük rol oynar. Basın, kamuoyu ve siyaset üçgeninin yargıya müdahalesi hangi dönemde olursa olsun, yanlışlığı körüklediği, haksızlıklara yol açtığı bir gerçektir. Kafka’nın Dava romanında, bir sabah evine gelen üniformalılar tarafından suçlanan Joseph K.’nın içine düştüğü ve kendisinin anlam yükleyemediği trajik durum ile Alfred Dreyfus’un yaşadıkları çok benzerdir. Ancak onu kaleme alan Kafka, Yahudilerin bütün üretimlere çökerek halkları sömürmelerini ne ölçüde dile getirebildi, tartışılabilir. Dünyanın içinde bulunduğu uçurumu Yahudi kimlikleriyle harmanlayarak dile getiren Elias Canetti ve Albert Caraco gibi yazarlar, yazdıklarında genellikle insanlık tarafından kenara atılan bir şeye sahip olabilme ayrıcalıklarını belirtir. “Bütün insanlar kendi başlarına ayrı bir ırktır; insan, kanında bin yıllık bir feodaliteyi taşıyıp da bağışık kalamaz. Doğal olarak onlar, bunun fikirlerini hiç etkilemediğini sanırlar.” diyen Proust gibi. Dreyfus Olayı’nın patlamasından sonra
Emile Zola
Emile Zola
,
Anatole France
Anatole France
gibi yazarlar ile Blum ve Clemanceau gibi politikacılar, “Yaşasın Fransa, yok olsun Yahudiler” anlayışının ezici çoğunluğu arasında davanın yeniden görülmesini istemişlerdi. Dreyfus’un haklı çıkacağı sürece kadar kaleme alınan
Suçluyorum
Suçluyorum
mektubu, Zola’yı, kitlelerce ya nefret edilen ya da çok sevilen bir simge haline getirmişti. Sanığın suçsuzluğunu kanıtlayacak ifadelere engel olunması, haklılığını dile getiren yarbayların tutuklanması vs gibi olaylara ülke olarak çok yabancı olmadığımızdan, bir Yahudi gibi, “günah keçileri”ni seçmeyi çok iyi biliriz. İnsan dile getiremese de kalbiyle SUÇLUYORUM demesini bilmeli, diyebilmeli… Dreyfus Davası Proust için zamanın en önemli olayıydı, bu biyografilerle de desteklenir. Paris sosyetesinden snoplara kadar tüm kesimlerin nemelazımcılığı, tıpkı Yahudi yazarların Dreyfus’tan sonra ulus bilincinden söz etmeleri gibi, önem kazanarak gözler önüne serilir. Guermantes’lerin taraftarlığı Anlatıcı’nın gözünde büyük bir hayal kırıklığıyla sonuçlanmıştır. Yeni bir kitaba başladığımda
André Aciman
André Aciman
'ın düşüncesini paylaşıyorum: “Hiçbir zaman Proust gibi olmayacak.” Aksiyonla karışık doludizgin macera romanları en yüksek hazza, malumata vs. ulaştırabilir. Klasik olarak okuduğumuz yeraltı romanları çok daha sarsıcı boyutta etkisini gösterebilir. Ancak… Dolambaçlı gözüken cümle yapısı ve çevresindeki gözlemleri estetikliğe dönüştüren imgelemleri göz önüne alan bir okur, “daha iyisi olmayacak” ön yargısına, öyle sanıyorum ki yeterince neden bulabilir..
Guermantes Tarafı
Guermantes TarafıMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,491 okunma
·
320 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.