Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
türk edebiyatında en uzun cümle
"Canan'la otobūslerde geçirdiğimiz uzun gecelerden birinde, hevesli yolcuların da isteklendirmesiyle muavinin videoya ikinci bir filmin kasetini takmasından sonra, birkaç dakika, bazan yorgun, kararsız bir büyülenme, kesin, ama hedefsiz bir iradesizlik duygusuna kapılır, kendimizi rastlantı ve zorunluluğun anlamını sezemediğimiz bir oyununa bırakır ve daha önceden yaşanmış bir dakikayı, başka bir koltukta başka bir bakışta yeniden yaşıyor olmanın şaşkınlığıyla hayat denen gizli ve hesaplanılmamış geometrinin sırrını keşfetmek üzere olduğumuzu hisseder ekrandaki ağaç gölgelerinin, tabancalı adamın soluk görüntüsünün ve video kırmızısı elmaların ve mekanik seslerin arkasındaki anlamı coşkuyla tam adlandırırken farkederdik ki, biz bu filmi daha önceden görmüşüz!" Yukarıdaki cümle tahminimce Türk edebiyatının en uzun cümlesi niteliğini taşıyor. Bu cümlenin hangi yazara ait olduğu tahminleri bekliyorum ve bundan daha uzun bi cümle bulan varsa lütfen paylaşsın.
Mutlaka bir sürü hüzünle ve olumsuzluklarla karşılaşmışız. Hatta daha acısını da görmüşüz. Ama unuttuğumuz bir gerçeklik daha var. Acaba bizim için geçerli olan bu durum karşısında karşımızdaki insanlara olan yaklaşımlarımız nasıl? Hadi kendi açımızdan bakalım: Bizler ne kadar dürüst ve güvenilir bireyleriz. Sır tutmayı, güven vermeyi, insanlarımızı mutlu etmeyi ne kadar başarabiliyoruz? Evet her birimizin içinde birer burukluk vardır. Ama birlikte bunu neden aşamıyoruz. O samimiyeti, o içtenliği neden kazanamıyoruz? Neden insanlarımızın da ağır birer yüklerini olduğunu unutuyoruz. Ve sadece herkesin bize güzelce yaklaşması gerektiği beklentisi içerisine girerken bu beklentiyi neden insanlarımıza sunmuyoruz. Samimiyetle alıp veremediğiz nedir sizce? Herkesten bizi mutlu etmelerini beklerken, insanlarımıza birer tebessüm göstereremek samiyetimizi sorgulamamızı gerektirmez mi? Ne kadar kabul edersiniz bilmiyorum. Sevgi ve samimiyette biraz karşılık bekliyor gibi... #133419023 yazının tamamı gönderideki linkte
Reklam
"Yanlışımız nerede?" dedim. Baktı. Sanki cevabı biliyormuşum da, işgüzarlık olsun diye soruyormuşum ya da biz bu dersi daha önce görmüşüz de acaba unutmuş muyuz gibi.
Sayfa 21 - iletişimKitabı okudu
iblis ile şeytana ters giydirip papucu, Beş vakit namazında müslümanlar görmüşüz!
Sayfa 98 - UZATMA SÖZÜKitabı okudu
Şaşılacak çok şeyler görmüşüz bu diyarda, İnsanlardan sürüler, kurt çobanlar görmüşüz!.
Sayfa 97 - UZATMA SÖZÜKitabı okudu
Kırk yıllık ömrümüzde ne insanlar görmüşüz, Görülecek ne varsa, bir zamanlar görmüşüz.
Sayfa 97 - UZATMA SÖZÜKitabı okudu
Reklam
"Elimizden gelenin en iyisini yaparken kendimize karşı daha adil olabiliriz.Erişilemez olanın hayaliyle uykuya dalmak yerine, sürdürdüğümüz hayatın gerçek değerine gözlerimizi açabiliriz.Başımızı kaldırıp gözümüze çarpan sahneye, sanki onu ilk kez görmüşüz gibi bakmayı deneyebiliriz." Jean Simeon Chardin
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Biz neşâtın da gâmın da rûzgârın görmüşüz •Nâbî
"Biz bu dünya bahçesinin hem son baharını, hem de ilk baharını görmüşüz, Biz sevincin çağını da kederin çağını da görmüşüz."
Dolunayın Türküsü
Yaşım yirmi altı. Sana kırk senedir aşığım. Hayat kadar berrak, ölüm kadar karmaşığım. Yüreğim kirli bir gökyüzü, sense dolunay.. Ruhumu esir alan sarmaşığım! Titreşirken kalplerimiz Ankara soğuğunda nice umut yeşerir gecenin soluğunda. Biz o bankta oturmuşuz Kalu Belâ'dan beri. Kaç bar görmüşüz kim bilir kaç zemheri... İlk kez ayın hâlesine sırnaşığım; yaşım yirmi altı. Sana kırk senedir aşığım.
Sayfa 17 - TÜNKitabı okudu
Reklam
"O kadar çok zulüm görmüşüz ki, artık dökecek yaş kalmamıştır bizde."
Sayfa 156 - Ali, Doğan KitapKitabı okudu
Nabi
Bu dünya bahçesinin hem hazanını hem baharını görmüşüz Biz sevincin de hüznün de zamanını görmüşüz Talih meyhanesinde çok da gururlanma çünkü biz gururdan Sarhoş olan binlercesinin ayıldıktan sonraki sersemliklerini görmüşüz Nabi
Sayfa 276Kitabı okudu
yüzleşmek
Mutlaka bir sürü hüzünle ve olumsuzluklarla karşılaşmışız. Hatta daha acısını da görmüşüz. Ama unuttuğumuz bir gerçeklik daha var. Acaba bizim için geçerli olan bu durum karşısında karşımızdaki insanlara olan yaklaşımlarımız nasıl? Hadi kendi açımızdan bakalım: Bizler ne kadar dürüst ve güvenilir bireyleriz. Sır tutmayı, güven vermeyi, insanlarımızı mutlu etmeyi ne kadar başarabiliyoruz? Evet her birimizin içinde birer burukluk vardır. Ama birlikte bunu neden aşamıyoruz. O samimiyeti, o içtenliği neden kazanamıyoruz? Neden insanlarımızın da ağır birer yüklerini olduğunu unutuyoruz. Ve sadece herkesin bize güzelce yaklaşması gerektiği beklentisi içerisine girerken bu beklentiyi neden insanlarımıza sunmuyoruz. Samimiyetle alıp veremediğiz nedir sizce? Herkesten bizi mutlu etmelerini beklerken, insanlarımıza birer tebessüm gösterememek samimiyetimizi sorgulamamızı gerektirmez mi? Ne kadar kabul edersiniz bilmiyorum. Sevgi ve samimiyette biraz karşılık bekliyor gibi...
Maksud eserse mısra-ı berceste kâfidir.
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Biz neşâtın da gâmın da rûzgârın görmüşüz
Nabi
Nabi
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.