Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Biz Türkler inanç konusuna yakından vakıf tecrübeli kimseleriz. Orta Asya, Çin, Hint dinlerini yakından izlemiş, Yahudiliği, Hıristiyanlığı iyi tanımış, İslâm'ı en orijinal kaynaklarından tam öğrenmiş, yüzyıllarca müslümanca yaşamış, bize sağladığı sonuçları tarih içinde görmüşüz. İlme, mantığa, tarihe, tecrübeye, görgüye dayanarak biliyoruz ki İslâm, doğru, tutarlı, dengeli, faydalı, doyurucu, sevimli ve güzeldir; uyguladığımız zaman rûhen rahat ve huzurlu, bedenen temiz ve sıhhatli, kalben emin ve mutmain, fikren doğru ve haklı, ahlâken iyi ve faziletli, işte olumlu ve verimli, ticarette dürüst ve kârlı, öğrencilikte saygılı ve başarılı, askerlikte adaletli ve cesaretli, toplulukta itaatli ve düzenli, ailede geçimli ve mutlu, devlette güçlü ve kuvvetli oluyoruz.
Kainat geniş, kainat derin, kainat uçsuz bucaksız! Çelik dişleri şimşekli çarklılar koparırken kara toprağın esrarını, biz seyretmedeyiz cihan içinde cihanların doğuşunu kehkeşanların gümüş aydınlığında! Görmüşüz, görmekteyiz yılların yollarında toprak oluşunu kızıl kadife dudaklı kızların Çiziyor hareketi gözlerimize sonsuz maviliklerde kuyrukluyıldızların sırma saçlarından kalan izler. Her habbe koynunda bir kubbeyi gizler! Şu denizler, şu denizlerin üstünde denizler gibi esen rüzgarların uğultusu Şu ipi kopmuş inci bir gerdanlık gibi damlayan su, Uzaklaştıkça, yaklaşılan hakikati gizler . . .
Reklam
Hepimize çok fuzuli gelen bu tarlada kulübe, kulübede yatak olayı, ne basit ne insancıl ne küçücük bir hazzı yaşama arzusuymuş aslında. Çocukluğunda çalışmış, gençliğinde de çalışmış, hep çalışmış, çalışmaktan başka bir şey bilmemiş bir adamın kendini mutlu etmek için kurduğu bir divanı fazla görmüşüz.
Bizim Güneydoğu' da gözlerde yaş kurumuştur ağbey. O kadar çok zulum görmüşüz ki, artık dökecek yaş kalmamıştır bizde.
Top-ı âh-ı inkisâra pây-dâr olmaz yine, Kişver-i câhın nice sengîn hisârın görmüşüz.
Bâğ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz. Biz neşâtın da gamın da rûzgârın görmüşüz.
Reklam
Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Biz neşâtın da gâmın da rûzgarın görmüşüz (Zaman bağının baharını da gördük, güzünü de; üzerimizden neş'e rüzgarları da geçmiştir gam fırtınaları da.)
Bağ-ı dehrin hem hazanın hem baharın görmüşüz Biz neşâtın da gamın da rûzigârın görmüşüz
El-etek öpmek için kalmayınca bir insan, Dalkavukluk edilen patlıcanlar görmüşüz. Makam otosu ile giderken tuvalete, Şimdi yayan yapıldak kodamanlar görmüşüz. iblis ile şeytana ters giydirip papucu, Beş vakit namazında müslümanlar görmüşüz! Makamına muvafık orman kibarlarından, Nezaket dersi veren ne nâdanlar görmüşüz! Demokrasi tarihi yazacak bunu yarın, En yüce makamlarda saksağanlar görmüşüz! Aptal dostlarımızdan yıllarca çektiğimiz, Derdimizi anlıyan ne düşmanlar görmüşüz! Gıdıklayıp güldüren meşhur mizahçılar mı? Buz dolabından farksız nüktedanlar görmüşüz. Bir kafiye uğruna uzatma artık sözü, Daha sen lep demeden, anlıyanlar görmüşüz!
Bir de işte deli tarla var. Babamın gözdesiydi. Çok severdi orayı. Bir tulumba vardı içinde. Rahmetli Ekrem Ahi’yle ikisi kulübe yaptılar içine. Ekrem Abi de işte ayn hikâye... Babam kulübenin içine bir yatak koydu. Bir masa, iki sandalye. Annem “Delirdin galiba iyice, yaşın başına geldikçe, aklın kıçına kaçıyor, ne işi varmış yatağın tarlada? diye çok karşı çıktı babama. Babam “Ben gündüz dinlenir, uzanırım” dedi, yükletti bize yatağı, taşıttı tarlaya. Sonraları çok düşündüm. Hepimize çok fuzuli gelen bu tarlada kulübe, kulübede yatak olayı, ne basit ne insancıl ne küçücük bir hazzı yaşama arzusuymuş aslında. Çocukluğunda çalışmış, gençliğinde çalışmış, hep çalışmış, çalışmaktan başka bir şey bilmemiş bir adamın kendini mutlu etmek için kurduğu bir divanı fazla görmüşüz. Şimdi düşünüyorum, herkesin hayali dağ başında bir kulübe, bir sıcak yatak. Yaşamak sadece şehir insanının hakkıymış gibi bir kanı var hepimizde. Köylü yaşadığı dünyanın kıymetini bilmez, ona ağaç sebze meyve veriyorsa ağaçtır, toprak sebze veriyorsa toprak. Şehirdekinin hayali bir ağaç altıdır işte, varsın ağaç kuru ağaç olsun, onlar onu da seviyor.
Reklam
Nâbî Efendi…
Bağ-ı dehrin hem hazânın hem bahârın görmüşüz Biz neşâtın da gamın da rûzigârın görmüşüz “Dünya bağında hem sonbaharı hem baharı gördük biz. Kederin de sevincin de rüzgâr gibi esip geçtiğini pekâlâ biliriz bu yüzden.”
Sayfa 312 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Hepimize çok fuzuli gelen bu tarlada kulübe, kulübede yatak olay, ne basit ne insancıl ne küçücük bir hazzı yaşama arzusuymuş aslında. Çocukluğunda çalışmış, gençliğinde çalışmış, hep çalışmış, çalışmaktan başka bir şey bilmemiş bir adamın kendini mutlu etmek için kurduğu bir divanı fazla görmüşüz.
besbelli olan bir şey var ki büyük de çok büyük de en büyük de ancak Allah'tır hükmü geçen de O'dur görüp gözeten de O'dur yardım edip ettiren de O'dur olmasını istediği şeye “ol” der de oluverir ya da birilerini vesile kılar vesileyi biz ha görmüşüz ha görmemişiz
868 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.