Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
RAB'DEN KORKUYOR MUYUZ?
Bu bölümün başlığı muhtemelen pek çok Hristiyan'ın üzerinde çok az düşündüğü önemli bir konuyu ortaya koyuyor. Üzerinde ne kadar da az düşünülse, bu (zarar görme pahasına göz ardı ettiğimiz) oldukça önemli bir konudur. Kutsal Kitap'ın Rab korkusu hakkında söyleyeceği çok şey vardır, ancak Hristiyanların büyük bir çoğunluğu bu kavramı
Sayfa 99 - GDKKitabı okudu
"Akşam oldu yine bastı kâreler Göz göze oldu sinemdeki yâreler"
Sayfa 105 - Metis Yayınları
Reklam
Telepati
Örnek: A kişisi bir kazaya uğrar ya da ölür; A’ya bağlı olan B kişisi, annesi kardeşi, sevgilisi kötü haberi aşağı yukarı aynı anda göz ya da kulak algısıyla öğrenir. Bu halde, sanki her şey, gerçekten hiçbir şey olmadığı halde, telefonla alınmış gibi geçer. Bunda psişik bir telsiz -telgraf oluşundan söz edilebilir.
“Etrafınıza şöyle bir göz gezdiriniz! Gerçek hayat denilen şeyin ne olduğunu, nerede olduğunu bilmiyoruz bile! Kitaplarımızı, hayallerimizi elimizden alsalar, öylece ortada kalakalacağız.”
edebî dirty talk :)
Daha uzun, kırıcı sözler uydurabildiğimizi görerek şaşırtıyorduk birbirimizi. Ama bu sözlerde nefret yok­tu, yaralayıcı değildiler. Göz kırpan bir acımadan başka bir şey yoktu ağzımızda. Bir de öfke yerine, aklın uzun zaman sonra hala birşeyler başarabildiğini gören mah­cup bir mutluluk.
Reklam
Sapalara gittin, yürüdün, geçiyorsun benden sonsuza giden yolu. Göz kapaklarının ağırlığı ve seher ırmağı arasındaki yolcu.
Düşündüm de gözümün önünden hızla Akan ve dalgalanan o gizemli ve Bulanık dünyaya şöyle yakından bir göz atabilsem insanlığın kim bilir hangi garip gelişmeleri eksik uygarlığımızın üzerine eklenmiş ne muhteşem ilerlemeler görünebilirdi
“Aklımın bir türlü ermediği şeylerden biri, her ne kadar üzerine defalarca yazsam da, makul bir perspektifle yaklaşmaya çalışsam da” diye yazıyordu Steiner, “ zamanın göreleliğidir.” Steiner, toplama kampı Treblinka’da iki Yahudi’nin vahşice katledilişinin betimlemelerine de yer vermişti. “ Tam da Mehringer ile Langner’in öldürüldüğü saatlerde insan nüfusunun muazzam büyük bir bölümü, gerek iki mil ötedeki Polonez Çiftliklerinde gerekse beş bin sizleri mil ötedeki New York’ta olsun, ya uyuyor ya yemek yiyor, film seyrediyor, sevişiyor ya da dişçiye gitsem mi gitmesem mi diye dertleniyordu. Tahayyülümün sekteye uğradığı yer burası işte. İki ayrı kitlenin aynı zaman dilimindeki deneyimleri öyle farklı ki insanlığın genelgeçer hiçbir değeriyle bağdaşmıyor, aynı andaki mevcudiyetleri dahi yıllardır kafamı kurcalayan çirkin bir paradoks. Keza Treblinka kampı kurulurken neredeyse geri kalan herkesin buna göz yumması da öyle. Bilimkurgunun ve Gnostik görüşün öne sürdüğü gibi, aynı dünyada iki ayrı zaman dilimi, bir “güzel vakit” geçirilen bir de insanlık dışı olaylara tahsis edilmiş, azap dolu cehennem hayatı yaşanan iki farklı zaman kuşağı mı var yoksa ? “
Bu aç kurdun elinde bütün yüzler morarmış, bütün gözler bulanmış, herkesin başarısı öbürlerinin ayaklarının altında ezilmesiyle olacak gibi bir çekememezlik, bir kin. Kimse kimseyi beğenmez. Üstünden başından tutunuz da konuştuğu Fransızcaya kadar her şey, alay için bir vesiledir. Zaten hep sahtekarlıktan ibaret olan bu yüzlerde göz, dudağa; dudak, çeneye güler. İğrenç bir şey kısacası.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.